Atatürk Sesleniyor

31 Temmuz 2016 Pazar

Nicedir iki kitap hakkında yazmak istiyorum... Ama günü gününe yaşadığımız olaylar izin vermedi... Bugün pazar, özgürlüğü seçip kitaplara dönüyorum...
Hıfzı Topuz’un “Atatürk Sesleniyor” (Remzi Kitabevi) kitabını bir solukta okudum. 94 yaşındaki yazarın bu yeni kitabı da öncekilerinin özelliklerine sahip.
Yani akıcı bir dil, duru bir Türkçe... Çarpıcı birkaç fırça darbesiyle koskoca bir manzara resmi ortaya çıkarmak... Kısa, özlü anekdotlarla kıssadan hisse vermek... Tarih bilgisi, engin bir kültürle öykülemeyi buluşturmak... Bilgiyi, bilgiçlik taslamadan paylaşmak... Anlatmaktan sonsuz bir tat almak ve bu tadı okura da geçirmek...
Hıfzı Topuz’un anlattığı insan Neyzen Tevfik ya da Nâzım Hikmet olsun; anlattığı olay Kurtuluş Savaşı ya da Lumumba’nın direnişi olsun; anlattığı dönem Osmanlı’nın son günleri, Paris ya da Afrika mevsimleri olsun, hep tutkulu, heyecanlı anlatımın peşinde! Bu açıdan yaşı kaç olursa olsun, o her daim genç kalıyor ve genç kalacak.
“Atatürk Sesleniyor”da sayısız kaynaktan ve kendi anılarından seçtiği, derlediği anekdotlar, öyküler, tanıklıkları bir araya getirerek yaşayan Atatürk portresi çiziyor.
Atatürk’ün insan yanını vurgulayan, eğlenmeyi, dans etmeyi, şarkı ve türkü söylemeyi, güreşmeyi, kürek çekmeyi, satranç ve bilardo oynamayı seven; alçakgönüllü, güleryüzlü, bilime ve ilime tutkun, “Harpçi olamam, çünkü harbin fecaatlerini herkesten iyi bilirim” diyen Atatürk’ü anlatıyor... Bildiğiniz anıları bile yeniden keyifle okuyorsunuz.
Hele şu sahte ve takıyyeci Atatürkçülük yarışı günlerinde sahici ve gerçek olan, tam bir ilaç niteliğinde...

Şeyh Bedreddin sesleniyor
Elimdeki öteki eser, bir ilk kitap. Nurdan Arca’nın “Şeyh Bedreddin: Uzun İnce Bir Yol” adını taşıyor (Kırmızı Kedi Yayınları). Kitabı okurken nasıl mutlu oldum ve ne çok öğrendim anlatamam.
Belgesel sinemacı olan Nurdan Arca daha önce Şeyh Bedreddin üzerine bir film yapmıştı. Yıllar boyu süren araştırmasını damıtarak yazdığı kitabı, belgeselden farklı. Çok girift ilişkiler ağının elle tutulur olmasından; mekânda ve zamanda ileri geri sıçrayışlarla çok geniş kapsamlı dönemleri, olayları, düşünceleri somut hale getirmesindendi mutluluğum...
Kitapta birkaç zaman dilimi var. Bedreddin’in yaşadığı 1415 yüzyıllar; müritlerinin Trakya topraklarına göçü; 20 yüzyılda Nâzım Hikmet’in Destanı ve günümüzde Nurdan Arca ve ekibinin Bedreddin’in izlerini arayışı... Tarih ve coğrafyada (Balkanlar, Anadolu), düşünce ve eylem dünyasında müthiş bir yolculuk!
600 yıl öncesinden bir Rumeli çocuğu... Padişahları eğitmiş, kitaplar yazmış bir bilim adamı... Dünyanın insanlara değil, insanların dünyaya ve kainata ait olduğunu savunan bir sufi... Irk, dil, din ayırmadan insanlığı kucaklayan... Adaletin ve ordunun zirvesinde bir kazasker... İsyanlara ilham kaynağı olmuş, sürgün hapis yemiş... Tuzağa düşürülüp idam edilen bir aydın!

Aydınlanma mirası
Gelin en iyisi Atatürk’le Şeyh Bedreddin’i kitaplar aracılığıyla bir araya getiren bu yazı Nurdan Arca’dan bir alıntıyla bitsin:
“Şeyh Bedreddin’in akılla maneviyatı buluşturan düşünceleri daha 15. yüzyılda erken aydınlanmanın tohumlarını atmıştı. 500 yıl sonra Mustafa Kemal Atatürk manevi mirası olan akıl ve bilimin rehberliğine giden yolun taşlarını döşemeye başlamıştı.
Geçmiş bugünün içinde saklıydı. Yalnız ve güzel ülkemizi çevremizdekilerden farklı kılan şey, herhalde yüzyıllardır tarihin derinliklerinden gelen o aydınlıktı.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları