Medya Gülleri ve Arşivdeki Gerçekler

14 Ağustos 2016 Pazar

Televizyon kanalları bir şenlendi ki sormayın gitsin. Ömürlerinin önemli bir bölümünü Cemaat şakirtliği ile geçirmiş, epeyce bir zaman örneğin 16-17 yıl ya da daha fazla her kademede “hizmet” ettikten sonra “nedamet” getirmiş muhteremler bir bir arz-ı endam ediyor. Onlarla muhabbetin tadını çıkaran “moderatörler” de “reyting” gülücükleri saçıyorlar. Arada “jetski mağduru” “münhal yer varsa ben buradayım” derdindeki öteki cemaat erbabı da boy gösteriyor.

***

Olur böyle şeyler diyeceğiz ve asıl meselenin daha derin olup olmadığına bakacak, araştırmaya, belgelere bakmaya gayret edeceğiz. Eski cemaatçilerin üyelikten çıkmış olsalar bile nelerden vazgeçmedikleri de merak edilen konular arasındadır. Hele biri var ki çeyrek asırlık “hizmetten” sonra pişman olmuş şimdi anlatıyor da anlatıyor; ama Cumhuriyetin kurucu kadroları ile ilgili galiz küfürleri de matbu bir şekilde duruyor arşivde. Yine de önemsizdirler. Daha önemli şeyler var.

***

Örneğin iktidar partisinin durumu başkadır. Biliniyor; onlar da “aldatılmış” olmaktan şikâyetçidir. 14 yıldır memleketi yöneten, büyük iddialara sahip bir partinin “aldatılmış” olabileceğine inanmak zor. O nedenle de arşivlerde ortak mı, aldatılmış mı aramakta yarar görüyoruz. Cemaat’in gizli açık faaliyetleri konusunda Cumhuriyet yazarlarının örneğin Hikmet Çetinkaya’nın yazıları, kitapları tek örnek değildir. Ünlü Ergenekon kumpasına Cumhuriyet’i dahil etmek için Cemaat’in epeyce çaba harcadığını herkes bilir. AKP’nin “takıyyeciliği”, Cemaat’le “amaç birliği” konusuyla da epey uğraşmışlığı var gazetenin.

***

Bu nedenle de iktidar partisinin, “kandırıldık”, “aldatıldık” türünden söylediklerine değil arşive bakmak, Cemaat konusunda uyandıklarını iddia ettikleri 2013’ten önceki döneme odaklanmak zorundayız. Neden böyle söylüyoruz? Şundan; kandırılmış olmak için uyarılmamış olmak gereklidir. Uyarılmış ama uyarıları kulak arkası etmiş, yok saymışsanız kandırılmaktan söz edemezsiniz.

***

2002 AKP’nin iktidar koltuğuna oturduğu tarihtir. Bakanlar Kurulu kararları elimizde yok; olsaydı iyi olurdu. Ama AKPCemaat kavgasının zirveye çıktığı Kasım 2013’te Cemaat’i savunmak amacıyla Taraf gazetesinde yayımlanan ve yoğun bir şekilde tartışılan, 25 Ağustos 2004 tarihli 481 numaralı Milli Güvenlik Kurulu kararı var. “Googleladığınızda” hemen karşınıza çıkar. BirGün’de Bülent Mumay’ın da hatırlattığı bu MGK kararında “Fethullah Gülen hareketinin yurtiçi ve yurtdışı faaliyetlerine karşı bir eylem planı hazırlanması”, epeyce ayrıntılı planın uygulanmasının hükümete tavsiye edilmesi uygun görülmüş, karar Başbakan, MGK üyesi bakanlar tarafından da imzalanmıştır. Zamanın Başbakan Danışmanı’nın “yok hükmündedir” dediği bu karar “yok hükmünde” sayılmış ama arşiv yok saymamış işte.

***

Arşivdeki, 2004 tarihli bu “yok sayılmış” karar, koyu işbirliğinin AKP’nin, uyarılara hiç ama hiç aldırmadığının belgesidir. Demek ki biz daha öncesi bir yana, 2004-2013 arasını hesaplaşmaya dahil etmek, o dönemin “af kapsamı” dışında kalması gerektiğini vurgulamak, bu kavgada ezilmemek için her iki tarafı da sorumlu tutmak zorundayız.
Ezilmemek için; evet, çünkü cemaatin kanlı darbe girişiminin ve sonrasındaki kuru-yaş dinlemeyen tasfiyenin de gösterdiği gibi filler tepişirken çimenler hep eziliyor. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları