Hakan Şükür’ün nikâh karesi

14 Ağustos 2016 Pazar

Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner...
Bu söz bana hep çok gaddar ve aşırı gelmiştir.
Gün gelir devran döner, hesap döner filan değil...
Keser döner.. sap döner...
Amma da mübalağalı “artık bu kadar olmaz” diye düşünürdüm.
Meğer yaşam pratiğimizde bu ifadenin damardan karşılığı varmış.
Bugün gelişmelere tanık oldukça bu keskin lafların topraklarımızda çok köklü olduğu anlaşılan bir gelenekten geldiğini anlıyorum.
Hakan Şükür’ün Esra Elbirlik’le o nikâh sahnesi mesela.
RTE Belediye Başkanı sıfatıyla nikâh kıyıyor...
Fethullah Gülen de el üstünde tutulan en ennn itibarlı şahit.
Bugün o fotoğraf dünya basınının sayfalarında çarşaf çarşaf yayımlanıyor.
Şükür’ün uzun dönem top koşturduğu İtalya’da örneğin tüm gazetelerde sergileniyor.
Darbeci Gülen’le bugün Cumhurbaşkanı olan Erdoğan arasındaki o mutluluk tablosunun içinden.. zamanla bir ulusun trajedisi çıkmış.

Al gülüm ver gülüm
Fotoğraf birebir Türkiye’nin öyküsü gibi.
Güzeller güzeli gelin Esra’yı vaktiyle babasından dönemin başbakanı Tansu Çiller istemiş.
Karede Çiller yok ama “al gülüm, ver gülüm” büyük fotoğrafta o da yer alıyor.
Düğün canlı yayınla tüm Türkiye’de izlenmiş...
Ama evlilik uzun sürmemiş.
Eczacılık fakültesi öğrencisi, “aydınlık” çehreli Esra boşanmadan sonra verdiği biricik çarpıcı demeçte -kendisine artık ne yaşattılarsa!- “Evi terk ettikten sonra intiharı düşündüm” demiş. Bir daha kendisinden haber alınamamış.
Ta ki 17 Ağustos depremine dek.
Bir başka ulus çaplı trajedi olan o depremde Esra, ailesiyle enkaza gömülmüş. Şükür cenazesine dahi katılmamış. Eski eşinin arkasından söylediği tek söz, kuru bir “Allah rahmet eylesin!” olmuş.

Bir kadının laneti
Esra Elbirlik bugün mezarından başını kaldırıp baksa, o nikâh masasının üstüne lanetinin çöktüğünü düşünebilir.
Ne demişler?
Cömert olmayınca malın.. Vefa olmayınca arkadaşlığın..
Karşılık olmayınca da aşkın hayrı olmazmış...
Erdoğan en yakınındaki insana dahi bu kerte vefasız birini aldı ve milletvekili yaptı. Yol ayrımı sonrasında yaşananları biliyorsunuz.
Bugün Hakan Şükür kaçak. Babası tutuklandı. Mallarına el kondu.
Dünya o “bahtsız” karenin ilik donduran hikâyesini okurken, bir ulusun da aynı derecede kan donduran serüvenini okuyor.
Dıştan bakanların “iyiler” ve “kötüler” arasındaki farkı kolay tefrik edemedikleri öyküde, “kötülerin” nasıl bugün “demokrasi kahramanı” olarak alkışlanan ve “kandırıldık” diyen “iyilerle” yan yana ve diz dize güle oynaya oturduklarını görüyor.
15 Temmuz hakkında anlatılan hiçbir şey Şükür’ün bu nikâh pozunun ortaya koyduğu tablo denli netlik taşımıyor.
Gözucuyla o fotoğrafa bakanlar, dünkü “yol arkadaşlarının” -dini, siyaseti, sporuyla- bir ülkeyi -heyhat!- uçurumun yamacına getirdiklerini ve devranın tam da keser gibi nasıl döndüğünü görüyorlar.
AKP iktidarlarında yıllarca adalet bakanlığı, Başbakan yardımcılığı, Meclis başkanlığı yapan Cemil Çiçek bugün “Hepimizin günahı, vebali var” diye günah çıkarıyor. “Türkiye kandırılmışlar ülkesi. İnsanların en kolay kandırıldıkları alan da din!” diyerek ekliyor. “Bugün devlette temizlik yapılıyor” diyor: “Ama bu temizlik liyakat esasında yapılmazsa FETÖ gider, yerine ÇETÖ gelir!”
Gel de Çetin Altan’ı anma şimdi.
’90’larda yaptığımız bir söyleşide bana “Devlet çete olmasın, hukuka otursun!” dediği için birlikte “devleti tahkir ve tezyif”ten yargılanmıştık.
Nasıl? Haksız mıymış?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sevgiliye Mektuplar 24 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları