Olaylar Ve Görüşler

Sil baştan TSK mi?

16 Ağustos 2016 Salı

OHAL kapsamında yayımlanan 669 sayılı KHK ile TSK’de çok önemli değişiklikler yapıldı. En büyük değişiklikse kuvvet komutanlıklarının Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması, ayrıca cumhurbaşkanı ve başbakanın da doğrudan emir vermesine olanak sağlanmasıdır. Temel harp prensiplerinden “emir komuta birliği” prensibinin rafa kaldırılmasıdır.

669 sayılı KHK ile en hafifinden anayasanın etrafından dolaşılarak yasa yolu ile Genelkurmay başkanının yetkileri ve anayasal konumunu askıya alınmış, ordu etkisizleştirilmiştir. Ordu dokunulmaz değildir. Demokratik ülkelerdeki sivil asker ilişkileri bakımından TSK’nin yapısı değişmelidir, ancak bu şekilde değil.

Oldubittiye getirme

Getirilen düzenlemeleri ülke savunması ve güvenliği ile gerekçelendirmek oldukça güç. Yine Sayın Cumhurbaşkanı ve hükümet kanadından gelen açıklamalara bakılırsa, AKP iktidarının darbe girişimi sonrası ortaya çıkan kaos ortamında kendi siyasi hedeflerini oldubittiye getirme çabasını da göz ardı edemeyiz. Çünkü anayasanın 117. maddesi gereğince hükümet ülke savunmasından dolayı TBMM’ye karşı sorumludur.

O halde hükümet, Gazi Meclis’e karşı anayasal sorumluluğunun gereği, başarısız darbe girişimi ile ortaya çıkan savunma ve güvenlik açığı, hatta açmazı karşısında ulusal savunma ihtiyaçları ve milli hedefleri çıkış noktası olarak almalıydı. Buna göre TSK’yi sağlam bir yapıya kavuşturmak isteseydi, KHK’deki düzenlemelerin hiçbirini aklına dahi getirmemesi gerekirdi. En azından TBMM’nin devreye girmesi için gereken süreci gecikmeksizin başlatması gerekirdi. Yine de son günlerdeki KHK’nin Meclis’e getirileceğine dair gelişmeler umut vericidir.

Siyasi irade

Ancak bu konuda kimsenin kendisine tarihi roller biçmesine de gerek yok. TSK’nin yeniden yapılandırılması için devletin aklı da, kurumsal hafızası da, siyasi birikimi ve felsefesi de vardır. Yeter ki anayasal sorumluluklarının gereklerini yerine getirmek için siyasi irade ortaya konsun. Anahtarı ise, ülkemizin, milletimizin ve cumhuriyetimizin temel harcı Atatürk ilkeleri ve cumhuriyetin kuruluş felsefesidir. Etnik, dini, mezhepsel ve ideolojik fark gözetmeksizin ehliyet ve ehillik özetle liyakatı esas alan yapılanmadır. TSK’nin profesyonel olanak ve yeteneklerinin azami düzeyde kullanılması için TSK üzerinde sivil demokratik, nesnel kontrolü esas alan yasal ve anayasal çerçeve parlamento çatısı altında ulusal uzlaşı ve istişare ile çizilmelidir.

Ne yapılmalı?

Kurtuluş Savaşı’ndaki sivil asker ilişkileri bu çalışmalara rehber olmalıdır. Sivil asker ilişkileri deyince dünyada ilk akla gelen Huntington’un Asker ve Devlet adlı eserini yazdığı 1957 yılından çok daha öncesinde Gazi Meclisimiz, ordunun demokratik kontrolü bağlamında aldığı en özgün kararlar ile adını altın harflerle tarihe kazımıştır. İşte Gazi Meclisimizin halkın iradesini Kurtuluş Savaşı’nın harp meydanlarına aktaran usul ve esasları, bugün parlamenter sistem içinde temel alınmalıdır.

TBMM’yi ordunun demokratik kontrolü ve denetiminde ön planda tutan, hükümeti de icranın merkezinde yetki ve sorumluklarla donatan yasal ve anayasal düzenlemeler çerçevesinde TSK yapılandırılmalıdır. Hükümet, bütün yetkileri kendi tekeline toplamak yerine ordunun yönetiminde demokratik sivil kontrol ve denetim mekanizmalarında ulusal mutabakatın sağlandığı esasları gözeterek parlamentonun etkisini arttıracak tedbirleri düşünürse darbe girişimi gibi çok acı şerden hayırlara vesile olur.

Ancak KHK’de ne dersek diyelim yapılmaması gereken ne varsa o yapılmıştır. Kuvvet komutanlıkları üç başlı bir komuta yapısına tabii kılınmıştır. Üstelik Cumhurbaşkanı, Başbakan ve MSB’den aldığı emirleri kuvvet komutanlıkları sorgusuz sualsiz uygulayacaktır. Üstelik bu komutanlıkların işbirliği ve sinerji içinde müşterek yetenekler paketi şeklinde çalışmasının olmazsa olmazı Genelkurmay Başkanlığı devre dışı bırakılmıştır.

Yerine yeni bir karargâh yapılanmasına da ihtiyaç duyulmamıştır. Kara, Deniz ve Hava kuvvetlerinin olanak ve yeteneklerinin eşgüdümünü sağlayacak karargâhın yokluğunda her kuvvet komutanı cumhurbaşkanı, başbakan ve Milli Savunma bakanı ne isterse ona göre çalıp söyleyecektir ki sonuçlarını öngörmek için uzman olmaya ne hacet...

Genelkurmay devre dışı!

Müşterek harekât yeteneğinden yoksun çok başlı bir ordu için en büyük tehlike muhariplik yeteneğinin yok olmasıdır, kuvvetlerin harbe hazırlık yetenekleri ne kadar güçlü olursa olsun harekât alanına aktarılması ve kullanılması neredeyse olanakdışıdır. Çünkü bütün dünya ordularında da sistemin ağırlık merkezi olan müşterek planlama ile müşterek harekât sevk ve idare yeteneğine sahip Genelkurmay Başkanlığı da bu KHK ile devre dışı kalmıştır.

Ancak her şey bitmiş değil. Türk ordusunun bu süreçten güçlenerek çıkması tamamen hükümetin inisiyatifindedir.

Eğer hükümet, ordu içinde yapacağı yapısal değişikliklerde siyasi kazanç beklentisi içine girmez, savunma ve güvenlik ihtiyaçları ile milli hedeflere yönelik sağlam bir yapılanma için yola çıkarsa, bunun için tarihin derinliklerinden imbiklenmiş TSK’nin kurumsal hafızası da var, Türkiye’nin siyasi birikimi de, felsefesi de var. Bunun anahtarı Atatürk ilkeleri ve cumhuriyetinin kuruluş felsefesidir. Yolu ise orduyu cemaatlerden kurtarmaktan geçer; birinden alıp yandaş cemaate veya partinin arka bahçesine açmaktan değil.

Ali Er / Emekli Tuğgeneral



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları