Özgür Mumcu

Ayıklayın pirincin taşını

20 Ağustos 2016 Cumartesi

Bir hayalin çöküşünü izliyoruz. Neredeyse bir memleketi çökertecek bir hayalin çöküşünü. Siyasal İslam fikri, onca senedir ilmek ilmek işlenen dava kaybedildi. Bir memleketi istikrar ve huzurla yönetmesi mümkün olmayan bir siyasi fikir iflas etti.
Soğuk Savaş’tan beri önce Amerikancı iktidarların haylaz ama bizim çocuk diye başını okşadığı siyasal İslamın on dört senelik iktidarının hepimizi getirdiği yer ortada. Biraz duble yol, bolca inşaat yanında darbe girişimleri ve her gün bir yerlerde patlayan bombalar.
Batı’nın bazı karar alıcılarının desteklediği kapitalizme, küresel sermayeye eklemlenmiş uysal dinciliğin iki aktörü AKP ve Gülen cemaatiydi. Göklerden gelen bir karar olduğunu zannettiler oysa Atlantik ötesinden gelen bir karar vardı. O karar alıcıların ahmak hayali, pek sevdikleri iki evlatlarının birbirine düşmesiyle darmadağın oldu. Bundan böyle iktidarlarını pekiştirirken o çok faydalandıkları uluslararası desteği bulamayacaklar. Zaten bir süredir, senelerce salkım salkım makaleler ve analizlerle kendilerine destek olan Batı medyasının soğuk tutumunu anlamaya çalışıyorlardı.
Şimdi telaş var. O kadar ihale, o kadar toplumsal saygınlık, makam ve mevki elden gider mi? Kurulan ve tıkır tıkır işleyen çark kırılır mı? O çarkı cemaatle beraber döndürüyorlardı. Cemaatin devlet kurumlarına çöreklenmesi ve iktidarla mali işbirliği nasıl ortaya çıkarılsın? Miladı 17-25 Aralık’tan başlatmak, cemaat meselesiyle yüzleşememek demektir.
Son üç senede mi orduda, emniyette, yargıda kadrolaşıldı? Mesela darbeciler nasıl yargılanacak. Bir darbeci generalin 17-25 Aralık’tan önceki faaliyetleri ve AKP’nin muhtemel desteklerini anlatması engellenecek mi? Duruşma zabıtlarından mı çıkartılacak? İtirafçıları konuşturmak kolay. Yargılanacak cemaatçiler konuşmaya başlayınca ne olacak?
Şu belediye başkanı bize şu arsayı verdi. Şu bakan yargıda önümüzü açtı. Şu siyasetçi bize şu ballı ihaleyi verdi. Şu davada kurduğumuz kumpası siyasetçilerden şunlar şu şekilde destekledi. Şu iktidar yazarını maaşa bağladık, kurduğumuz tuzaklara destek veren yazılar yazdı.
Bunları anlattıklarında ne olacak?
Cerrahi bir müdahaleye girişilmek isteniyor. Fakat şimdilik mesela birinin kardeşi, berikinin damadı, diğerinin uçağından indirmedikleri hepsi bu işin içindeyse, o neşter neyi nasıl kesecek?
Tek çaresi, özellikle medyada bir sis yaratmak. Puslu havada kimsenin takip edemeyeceği yargılamalarla hızla karar vermek. O tecavüzcü öğretmenin davasında olduğu gibi. Ekspres bir yargılamayla suç ortaklarını, destek olanları gizlemekten başka çareleri var mı?
Bir hayalin çöküşünü izliyoruz. Endişeyle laiklikten bahsedenlere saldıranlar bu sebeple. Hem ideolojik hem maddi hem de gerçek akrabalıklarını gizlemek için formül belli. Bolca hamaset, çokça ortalığı bulandırma. Çöken uluslararası bir projeden “yerli ve milli” çizgiye sığınma.
Ah be Arap Baharı. Ah be verilen talimatların dışına çıkabileceğini zanneden hayalperest siyasal İslamcı. Ama asıl ah be memleket.
Müslüman kardeşlerin ağabeyi, yeniden kurulacak Osmanlı’nın yeni sultanları. İhalelerin efendileri. İnşaatların müteahhitleri.
Siz taşerondunuz. Cemaati de kendinize taşeron yaptınız. Olmasaydı sonunuz böyle de denmez. Mukadderdi. Geriye pirinç kaldıysa, ayıklayın şimdi pirincin taşını. Ama acele edin. Sizden sonra tekrar ayağa kaldırılacak bir memleketimiz ve yapılacak çok işimiz var.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları