Cemaat Kültürü Budur...

17 Ağustos 2008 Pazar

Konyadaki öğrenci kursu ve yurdu adı altındaki kaçak Kuran kursufelaketinde en çok dikkat çeken yan, ölen ve yaralanan öğrencilerin velilerinin hiç şikâyet etmemesi oldu.

Yavrularını kaybeden ya da yaralandığını görerek acı çeken veliler neden şikâyetçi olmadı?

Bu nedenlerin başındaşikâyet etmenin kutsal olana karşı gelmekolduğu inancı gelmektedir.

Bu çocukların velileri, yavrularını oraya kutsal bir amaç içingöndermişlerdir.

Çocukları dinlerini, kutsal kitap olan Kuranı okumayı öğreceklerdir.

Bu amaçla gittikleri yerde bir kaza olmuş, yaralanmış ya da yaşamlarını kaybetmişlerdir.

Şimdi bu anne babalar şunu söylemektedirler: Çocuklarımız öldüyse şehittir, yaralıysa gazidir. Bir gaz kaçağından kaza olmuştur. Allahın takdiridir. Bize şikâyet etmek düşmez. Siz de abartmayın. Kutsal bir amaca yönelik eleştiride bulunmayın.

İşte bu, cemaat kültürüdür. Bir inanca dayalı cemaat kültürüdür.

Bu cemaat bir din cemaati olabilir, bir kan bağına dayalı cemaat olabilir, herhangi bir kutsal sayılan kavrama bağlı cemaat olabilir, sadece ait olmaya dayalı bir cemaat olabilir.

Toplumun cemaat kültürünü yeterince bilmediği ortaya çıkıyor.

Cemaat kültüründekutsal olan sistembütün yaşamı denetler ve egemenliği altına alır.

Düşünce gücü dediğimizeleştirme, tartışma, soru sorma, sorulara yanıt arama, bunun için her şeyi irdeleme gibi zihinsel işlemler cemaat dogmaları tarafından işlemez kılınır.

Duygular, sevme-nefret etme, yakın duyma-uzaklaşma, birlikte olma-reddetme, yüceltme-alçaltma, saygı duyma-aşağılama, hatta yaşatma-öldürme gibi yaşamsal işlemler cemaat dogmaları tarafından yönetilir ve yönlendirilir.

Eğitim, sağlık, beslenme, temizlenme, hukuk, kentleşme, ulaşım, iletişim, kültür, eğlenme gibi gündelik yaşam biçimlerinin hepsi de cemaat kültürünün dogmaları tarafından belirlenir ve biçimlendirilir.

Çocuğu yaralanan babanın sözleri kendi samimi inancını açık olarak yansıtmaktadır ve dikkatle dinlenmeye değer.

Benim kızım balede, diskoda, barda, köpük eğlencelerinde yaralanmadı dediği zaman, içinde reddettiği ve suçladığı bir yaşam biçimini anlatıyordu. Eğer kızı böyle bir durumda yaralansaydı belki hiç üzülmezdi, kızını ayrıca cezalandırmayı düşünürdü.

İşte bu bir kalıpyargıdır, bir düşünbiçimidir, bir zihniyettir (mentalite).

Ülkedeki sayıları 60 bini geçtiği söylenen kaçak Kuran kursları böyle bir cemaat kültürünü yaygınlaştırıyor.

Ne demektir kaçak Kuran kursu?

Aileler istediği gibi çocuklarına din eğitimini de, kutsal kitabı da öğretmelidirler.

Ama bu eğitim de milli eğitimin denetim altındaki bir bölümü olmalıdır.

Uygar bir ülkede hükümeti istifa ettirecek olaylar oluyor.

Çıt yok, ses yok, doğru dürüst eleştiri bile yok.

Bildik yazarlar, beklenen yazılar toplumsal eleştiriyi dile getiriyor.

Zarara uğrayanların artık sesleri bile çıkmıyor.

Ülke adım adım cemaat kültürüne uyarlandı.

Ama unutmayalım ki cemaat kültürü ayrımcı bir kültürdür’.

Ulus kültürü bütünleştirici bir kültürdür’.

Cemaat kültürü ile ulus kültürü birbirinden çok farklıdır.

Türkiye 1923 yılında ulus kültürünü hedeflemişti.

Halkevleri, köy kalkınması, ulusal ekonomi, anadil, ulusal tarih bunu amaçlıyordu.

Köy Enstitülerinin temel düşüncesi, köyden başlayan ulusal kültür hamlesiydi.

1980’lerden başlayan değişim cemaat kültürüne dönüşümü başlattı.

Türkiye buralara adım adım geldi.

Burada kalabilir mi?

Bunu da irdeleyeceğiz.

[email protected]

[email protected]

www.erdalatabek.com



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özeleştiri?... 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları