Türkel Minibaş

Cari Açıktaki Sorumluyu Bulduk: IMF!

17 Ağustos 2008 Pazar

 

Sıcak paradaki gerileme mi?”, İthalata dayalı büyüme modeli mi?”, Petrol fiyatlarındaki artış mı?” derken... 45 milyar dolara yaklaşan cari açığın sorumlusu sonunda bulundu. Suçlu resmi ağızdan hem de Mehmet Şimşek gibi nitelikli bir bakan tarafından açıklandı: IMF!..

Devlet Bakanı Mehmet Şimşekin Cari açık sorununun en büyük sorumlusu IMFdiraçıklaması bazı işadamı/patronların pek hoşuna gitmedi ama... AKP hükümetinin kısa dönemdeki ekonomik rotasını ortaya koyması açısından önemliydi.

Gelin görün ki, 45 milyar dolarlık cari açıktan IMFyi sorumlu tutmak, IMFye gerçekten haksızlık olur. TBMM koltuklarında oturan tüm AKPlilerin çok iyi hatırlayacağı gibi, AKP 2002de iktidara gelirken IMFnin yapısal uyum programını harfiyen uygulayacağını taahhüt etmişti.

Bilindiği gibi program:

Düşük kur politikasıyla; girdi kullanımında tercihi ithal ürünlere kaydırırken global piyasalara da talep yaratıyordu.

Yüksek faiz politikasıyla da, kısa vadeli sermaye hareketleriyle finans piyasaları üzerinden iç talebi canlandırırken global finans piyasalarını da besliyordu.

Programın ekonomik reformlar kısmı ise; dış sermaye ülkeye çekilirken aslında global sermayenin gereksinim duyduğu başta maden, enerji, su kaynaklarının düşük maliyetten piyasaya açılmasıydı.Hiç ekonomi eğitimi almamış birinin bile böyle bir programın büyüme rekorları kırdırırken işsizliği arttıracağını, kısa vadeli sermaye girişlerinin devamının gelişmiş ülkelerin durgunluğa girmemesine bağlı olduğunu bilebilirdi. Dolayısıyla, programın yaratacağı sorunların ne tür politikalarla çözümleneceğini de öngörebilirdi.

AKPnin sorunu da zaten tam bu noktada!..

Sanayi üretimin ithalata bağımlı yapısı arttıkça üretimin yavaşlayacağını, üretimdeki yavaşlamaya bağlı olarak işsizliğin artacağını bilmesine rağmen IMF karşısında direnmemesi. Öncelikle tekstil gibi işsizliğin emildiği emek yoğun sektörlere girdi sağlayan KOBİleri koruyacak uygulamalara başlaması gerekiyordu. Böylelikle, global kriz Türkiye ihracatının ağırlıklı olduğu AB gibi ülkeleri etkilemeden gerekli önlemler alınmış olurdu. Bugün olduğu gibi, tekstilde üretim kaybının yüzde 21.4ü bulması beklenmezdi!

Neden yapmadı sorusunun cevabı AKPde. Tek bildiğimiz, Tayyip Erdoğanın başbakanlık konumuna gelmeden ABD ve AB tarafından desteklenmesinin gerisinde programın bu üç temel ayağının doğuracağı sorunlara rağmen uygulanacağını garantilemesiydi!..

Garantilemek deyince kimsenin aklına Batı karşısında biat etmiş bir başbakan örneği gelmesin. Aksine bu, düşük kur/yüksek faiz sarmalının ve yapısal reformların yaratacağı sorunları toplumun üstleneceğinin garantilenmesiydi ki.. Siyasetteki karşılığıylaılımlı İslamya da kamuflajlanmış haliyledemokratik muhafazakârtoplumun yaratılmasıydı.

AKPnin geç de olsa KOBİlere yönelik projeleri gündeme getirmesine bu tablo çerçevesinde bakmak gerek. Zira,

Sanayi üretimdeki artış giderek azalmakta! 2007nin ilk yarısına göre 2008in ilk yarısında sanayi üretim sadece yüzde 4.9 artabildi. Türkiye İstatistik Kurumunun verilerine göre: Haziranda sanayi üretimin 40 sektörünün 10unda üretim geriledi.

AB ülkeleri global krizden giderek daha hızlı etkilenmeye başladılar. İmalat sanayii ve hizmet sektörü son iki aydır yavaşlama sürecinde!..

Etkilenme arttıkça Türkiye gibi ülkelerden yaptıkları ithalatı kısmaya yöneldiler. Bu durum bugün tekstilde yüzde 21.4ü bulan üretim gerilemesi gibi ihracatın diğer lokomotif sektörlerinde de üretim kayıplarına neden olacak. Yakın dönemde etkilenecek sektörlerin başında ise, tabii ki otomotiv gelmekte!

Tablo böyleyken gelin de Bakan Şahinin IMFyi sorumluilan etmesine şaşırmayın! Ne mümkün!

Ne var ki, Bakan Şahin bir siyasetçi. Tabii ki partisinin uygulamalarını savunmak için IMF de dahil olmak üzere aklına geleni suçlu ilan edebilir, ama... Türkiye sermaye kesiminin programın sonuçlarından şikâyetçi olmasını anlamak zor. Hele hele istihdamın arttırılarak iç talebin canlandırılması, yerli üretimin desteklenmesi, yatırım indirimi istisnası gibi önerilerini programın başlamasından 8 sene sonra dile getirmesine akıl erdirmek mümkün değil!

Kim bilir, belki de Türk usulü denen budur!

[email protected]

www.turkelminibas.net



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları