Neden Olmasın?

04 Kasım 2013 Pazartesi
CHP, MHP’li, DYP’li
aday arayacağına neden
dönüp bir birikimli Ankara
sevdalısı, üstelik aile kökeni
ta bağımsızlık savaşına can
vermiş Ankara Müdafaa-i
Hukuk Cemiyeti’ne dayanan
Dr. Metin Özaslan’a bakmaz ki?
Metin Özaslan,
Ankara’nın en köklü halk
örgütlerinden biri olan Ankara
Kulübü’nün Başkanı. Aynı
zamanda Seymen Başı.
Bir toplumbilimci ve yerel
planlamacı olan Özaslan,
yüzde 33’ü Ankaralılardan,
yüzde 75’i de Orta Anadolu
kökenlilerden oluşan başkenti
tanıyor, biliyor. Çevresinde;
bürokratlardan, uzmanlardan,
akademisyenden oluşan,
geçmiş dönemde CHP
Bilim Platformu’na teknik
destek vermiş 60 kişilik
deneyimli bir ekip bulunuyor.
Ankara’nın küçük ama
tabanları açısından geniş
kesimlere uzanan birçok sivil
toplum örgütü ile bağlarını
sürdürüyor, mahalle ve köy
muhtarları ile görüşüyor.
Kazan’dan tutun Nallıhan’a
değin halkın nabzını tutuyor.
Çelebi, donanımlı, dürüst,
çalışkan, Ankara üzerine
tasarımları olan bir isim.
Daha ne olsun?
Emanet
Hazreti Musa’nın asası ile
açtığı Kızıldeniz mucizesinden
sonra bir ikincisi Recep
Tayyip Erdoğan döneminde yaşandı.
İnsanlar, Marmara
Denizi’nin altından yürüdüler.
Zaten Budist Japonya
Başbakanı’nın ellerini açıp
dua etmesinden belliydi:
Marmaray’a binenler, Allah’a
emanet gidiyorlarmış...
Kutlarım...
Devlet Denetleme Elemanları
Derneği Başkanı
A. Alper Orkun’un, geçen
Kurban Bayramı’nda
meslektaşlarına gönderdiği iletiden:
“Yaşlı dünyamızda şahit
olduğumuz tüm olumsuzluklara
rağmen, geleceğe olan
ümitlerini yitirmeyen camiamız
ve meslektaşlarımızın,
ruh dünyasının inkişafına
vesile olacak bu kutlu günlerin,
kardeşin kardeşi kuyuya
attığı, kardeşin kardeşe el
kaldırdığı bir çağda, Habil
gibi engin, Yusuf kadar
derin, İbrahim gibi halim,
İsmail gibi sabır timsali
olmamıza vesile olmasını dilerken...”
Çok Mutluymuş!
Usta Teyyüp açık açık dedi ki:
“Türban dinin emridir. Bunu
bilmemek cahilliktir.”
Yani iktidar kanadı,
türbanın, dini bir emir
olarak takılması gerektiğini
buyuruyor. Bundan
sonraki aşama, tüm
kadınların örtünmesidir...
Ya ana muhalefet kanadı?
Bütün partilerin onayıyla
türbanın TBMM’ye
sokulması töreninde
CHP adına konuşturulan
Şafak Pavey, bir simgesi
olmayan kırmızı ruj, pantolon
ile baştan aşağı dinsel simge
olan türbanı karşılaştırdı; kadınerkek
eşitsizliğini gözler önüne
sermek için bula bula “türbanlı
kadın polise yasak getirilmesini”
buldu ve onu örnek gösterdi;
çiçekli başörtülü kızın parkta
öpüşmesini Mustafa Kemal’e
borçlu olduğunu söyledi
de milletvekillerinin tıpkı
öğretmenler gibi, doktorlar gibi,
tüm memurlar gibi kamusal
hizmet gördüğünü, “laik” bir
ülkede “dinsel simgelerin”
kamu alanlarında hem de “dinin
emridir” diyerek kullanılmasının
eşitlik, özgürlük ve demokrasi
ile hiçbir ilgisi bulunmadığını,
tam tersine ayrımcılık
ve yasakçılık olduğunu
vurgulamaktan özenle kaçındı.
AKP, açıkça dinsel açıdan
kadına getirildiği dile getirilen
bir yasağı özgürlük olarak
tanıtırken özgürlüğün ve
demokrasinin özü olan
aydınlanma devrimini
gerçekleştirmiş CHP’nin
sözcüsü TBMM’de “laiklik”
ilkesini sözcük olarak bile
ağzına alamadı. Utandı,
sıkıldı, çekindi, hatta korktu.
Ve Kemal Kılıçdaroğlu,
bu tablo karşısında “çok
mutlu” olduğunu açıkladı.
“Bir ölür, bin doğarız” lafı
hikâye... Laiklik Muammer
Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur
Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı,
Turan Dursun, Çetin Emeç
ve son Gezi eylemlerinde şehit
verdiğimiz çocuklarımız...
Onların kanı yerde kaldı.
Hâkimiyet
Yeni Osmanlıcı AKP iktidarı, 5. İzmir İktisat
Kongresi’nin açılışını, sömürgeciliğin para kasası
olan Dünya Bankası Başkanı Jim Yong Kim’e
yaptırdı.
Oysa, 1923’teki ilk İzmir İktisat Kongresi’nin
karara bağladığı “Misak-ı İktisadı Esasları”nın 2.
maddesi belliydi:
“Türkiye halkı milli hâkimiyetini, kanı ve canı pahasına
elde ettiğinden, hiçbir şeye feda edemez.”
Yine aynı kongrede Atatürk, Osmanlı ülkesinin
yabancıların müstemlekesi durumuna düşürüldüğünü
belirtip demişti ki:
“Türkiye halkı; hâkimiyetini hiçbir şahıs ve makama
veremez. Hâkimiyet demek şeref demek, namus
demek, haysiyet demektir.”
Hâkimiyetin bugünlerde ne demek olduğunu
hepimiz yaşayarak görüyoruz...
Kirli İlişkiler
CHP’de yolsuzlukların üzerine giden
Aykut Erdoğdu uzman bir ekiple
medya-ticaret ilişkileri üzerine rapor
hazırlıyordu. Medya ve ticaret bir araya
geldiğinde işin ucunun nereye varacağı
belliydi. Öyle de oldu. Devreye, medya
baronları adına birileri girdi, rapor çalışmaları
sekteye uğratıldı. CHP Milletvekili
Aydın Ayaydın’ın “Ben Kemal
Kılıçdaroğlu’nun medya başdanışmanıyım”
diye ortaya çıkışı, işte tam da o
günlere rastlıyor.
Bir milletvekili dedi ki:
“Aylardır, partili gençler gaz yiyor,
dayak yiyor, yaralanıyor, hatta ölüyor.
Bütün bu mücadeleleri kirli ilişkileri
örtbas için miydi?”


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şamar örnekleri 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları