İnsanca Bir Mola

04 Kasım 2013 Pazartesi

Kitap Fuarı insanca bir moladır.
Giden, gezen okurlar, çeşitli standların
önünde durup her konuda yazılmış kitaplara
bakarken uygarlığın kokusunu alırlar. Kitap
imzalamak için gelmiş yazarlar, okurlarıyla
kısacık konuşup kitaplarını imzalarken
uygarlığın kokusuna katılırlar. İnsanca bir moladır bu.
Yazılar, en eski uygarlıklardan beri
insanların “kalıcı olmak” için taşlara oydukları,
madenlere kazıdıkları öyküler olmuştur.
Tabletler, papirüsler, parşömenler bize ne
çok şey getirmişlerdir. Kent duvarlarına
yazılan grafitiler, hapishane duvarlarına
yazılan duygular, insan derisine kazınan
sözler insanların kalıcı sesleridir.
Yazılar, başkalarına iletilen seslerdir.
Kimi zaman da sesler uygarlığın sesi olur.
***
Şafak Pavey, bir kadının ağzından
uygarlığı anlattı. Kadın yaşamı üzerinden
yürütülen baskıcı inanç sistemine dikkat
çekti. Kadının giyimi, kadının toplumdaki yeri,
kadının doğurganlığı, kadının üretime katkısı
hep inanç üzerinden baskılanmıştır. Tarih
boyunca böyle, bütün inanç sistemlerinde böyle.
Kadını erkekle eşitleyen uygarlıktır.
Uygarlık da uğrunda bin yıllardır mücadele
verilen, verilmeye devam edilen bir insanlık aşamasıdır.
Şafak Pavey’in sesi, insanca bir molaydı.
***
Haydarpaşa Numune Hastanesi’ndeyim.
Acil serviste oturmuş, çevremi dinliyorum.
Telaşlı insan sesleri, “Sen git barkotu
al”, “D oktorun yeri neresi”, “Kalk hadi,
sıramız geldi” diyen sesler. Geçen bir hasta
arabasının içinde bacağı alçıda bir genç, alçılı
koluyla yürüyen hastanın yanındaki yakını.
Hastane sesleri. İnsanca bir mola.
İnsanların gelip burada yarım saat
oturmalarını düşünüyorum. Bir terapi
gibi, hastalıklar üzerinde düşünme saati.
Başkalarının sıkıntılarını görmek, anlamak,
insana kendisini anlama fırsatı verir.
Hastalar, yaralılar, acil odasına koşanlar
size büyüttüğünüz sıkıntıların hiç de önemli
olmadığını anlatır. Yaşamın getirdiklerini bir
kez daha düşünürsünüz. İnsanca bir moladır bu.
Ve tıp doktorları, meslektaşlarım, en zor
koşullarda çalışırken yaptıkları işin insan
yaşamına ne büyük katkıları olduğunu bilirler.
Her zaman bunu düşünmeye fırsatları olmaz
ama içlerinde hissederler. Hastalığına yardım
edilmiş insan, yarası sarılmış yaralı, iyileşme
bekleyen hasta, doktorlarına şükran duyar.
Bir tıp doktorunun yaşamında alacağı en
büyük ödül de budur.
Ben de kardeşimin geçirdiği kazadan
sonra verdikleri destek için, ameliyatları için,
çabaları için emek veren meslektaşlarıma
şükran duyuyorum. Doç. Dr. Hasan
Bombacı, uzm. doktorlar Mehmet Karan,
Gülden Turan, asis. Dr. Fatih Çetinkaya,
yardımcı Serdar Bozdoğan güç koşulların
üstesinden geldiler. Desteği ile kardeşim
Prof. Dr. Faik Altıntaş da her zaman yanımızda oldu.
Meslektaşlarım hayatımızda insanca bir mola yarattılar.
Tıp bilimi uygarlıkla gelişmiştir. İnsanlıkla da buluşmuştur.
Hastanelerin acil servislerinde koşuşan
insanlara yardım için görev yapan doktorlar,
o hastane seslerinin içinde kendilerinden
bekleneni bilirler, vermek için uğraşırlar.
Değerleri nadiren bilinir.
Ama bir tıp doktoru için en büyük ödül,
bir insana yardım ettiğini bilmenin kendisine
verdiği dinginliktir. İnsanca bir mola.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Değerini bilene armağandır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özeleştiri?... 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları