Islanmadan Yüzülür mü?

24 Ağustos 2016 Çarşamba

Ülkede tam bir kargaşa yaşanıyor. Darbe girişimi atlatılmış, ne oldu, nasıl oldu konusundaki belirsizlikler silinmemiştir. Uzun yıllar birlikte hareket ettiği “ortağı” ile sonuçlarını kestiremediği bir kavgaya girişen iktidar partisi ne yapacağını bilemiyor. Kavganın çapının genişletilmesi parçalanma tehlikesini de içeriyor çünkü. Alınan “önlemlerin” kapsamı; kamuda görevden alınanların yüz bin (aile) sınırını aşması, darbeci oldukları savıyla tutuklananların sayısının 20 bin (aileyi) geçmesi, “kutsal mülkiyetin” zedelenmesi partide panik havasının esmesine yol açıyor.

***

Bu noktadan geri dönülmesi zordur. Kaçınılmaz olarak “ortaklık”, “ideolojik aynılık”, karanlık işlerde birliktelik AKP’nin “arındırılması” işini zora sokuyor. En üstlerden aşağılara kadar herkesin bir ötekine kuşku ile baktığı bir siyasi yapının “temizlenmesi” kolay değildir. Bir tarih belirleyip öncesini üstü kapalı “affetme” niyetinin nedeni budur. İşe yarar mı? Bu kargaşa döneminin hukuksuzluğuna sığınır, “ben yaptım oldu” derseniz, bir süreliğine belki sonuç almış gibi görünebilir, kendinizi rahatlatabilirsiniz. Ama genetik kanserinizin metastaz yapmasına engel olamazsınız.

***

Başka çareler arayacak, hasımlarınızdan yardım isteyeceksiniz. “Ciddiye alınmama” kompleksiyle politika üretmekte zorlanmış parlamento içi muhalefet partileri “zor zamanda birlik” çağrılarına kayıtsız kalamıyorlar. CHP otoriter rejim hevesi ile, hukuksuzluklarla savaşmayı temel almak, sahip çıktığını söylediği aydınlanma ilkelerini savunmak yerine “devletin yeniden yapılandırılması” her neyse ona ortak olmayı seçiyor. Bu adımı, iflas etmiş dış politikanın “düzeltilmesi” çabalarına katılarak, tuzaklara dikkat etmeden attığı yeni adımlarla tamamlıyor.

***

Buna “bilinç kayması” denilebilir. Üstünde politika yaptığınız zemin sağa kaydıkça direnmek yerine siz de onunla birlikte kaymaya başlıyorsunuz. Bu belirtiler yalnızca parlamento içindeki “sosyal demokrat” partilerde değil, sabıka kaydı epeyce kabarık liberallerde de görülüyor. Ne olduğu belirsiz “birlik beraberlik havası”, kutsal bir slogan haline gelmiş, getirilmiştir. İktidar partisi bu şansı geri çevirmeyecek, bundan sonraki adımlarına da muhalefeti ve liberalleri ortak etmeyi ihmal etmeyecektir.

***

Aklımızda hep üstümüze düşse de düşmese de “sol ne yapıyor, ne yapmalı?” sorusu var. Sol, “izin vermeyeceğiz, yapamayacaklar, biz kazanacağız” türünden moral vermekten başka bir işe yaradığı bugüne kadar görülmemiş tarzını zenginleştiremediği, politik alanın içine dalmayı, pis sularda kulaç atmayı göze alamadığı sürece yerinde sayacak. Çok etkili yazılar yazabilir, durumu tahlil etme konusunda “18 Brumaire” örnekleri verebilir, gözlem yapma konusunda harikalar yaratabiliriz. Ama ötesi kendiliğinden gelmeyecektir.

***

İktidar partisi ayakta kalmaya çabalıyor, “ciddiye alınma” morfiniyle uyuşmuş muhalefet iktidara desteğin ne anlama geldiğini unutmuş görünüyor. Medya da aynı uyuşturucunun gönüllü bağımlısıdır. Bu koşullarda yurtseverlerin, barışçıların, demokratların, sosyalistlerin tek tek değil, birlikte politik alana dalması, nihayet birbirlerine “kitabi dersler” vermeyi bırakarak, kirlenmeyi göze alması gerekiyor.
Kirli gömleği çıkarmanın zamanı da başka türlü gelmez zaten...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları