Üç ülkenin ortak tehdit algısı

24 Ağustos 2016 Çarşamba

Türkiye’deki 15 Temmuz darbe girişimi sonrası, moda tabirle ‘üst aklın’ dış tehdit algısı reflekslerini belirler oldu. İlk tezahürü Rusya-İran üzerinden çökmüş Suriye politikasında çark etme alametleri. Batı’ya ‘dargın’ Ankara; Rusya ve İran üzerinden durumu dengeleyerek kendine manevra alanı açma çabasında.

***

Ankara’nın Suriye’de Müslüman Kardeşler rejimi kurmak emeliyle ABD ve Körfez hattıyla paralel dizilerek giriştiği vekâlet savaşı, çoktan ABD ve Rusya’nın küresel ihtiraslarının tezahürü olmuş paylaşım savaşına dönüşmüştü. Ve ‘Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma’ pozisyonuna düşen Ankara’nın telaşı, 16 Temmuz sabahı katlandı. Darbe girişimi dönüm noktası. Hemen öncesinde Rusya ile başlamış flört Suriye dosyasına hızla yansıdı. Ankara’nın temel önceliği değişirken, mesajlarının odak noktası artık Esad’ın kayıtsız şartsız gitmesi’ değil ‘Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması’.

***

Fakat bu İngilizce ‘too little, too late’ (çok az, çok geç) tabirine denk düşüyor. Suriye pratikte İdlib’de El Kaide hilafet varlığı, kuzeyde PYD kantonları ve kuzeydoğu hattında IŞİD hilafet devleti olarak nüfuz alanlarına bölünmüş vaziyette. Aslına bakarsanız ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin dilinden düşmeyen B Planı’nın kalıcılaşması için her zemin mevcut.

IŞİD herkesin Irak ayağıyla yok etmeye yeminli olduğu yapı. El Kaide unsurlarının arkalayıcıları (Türkiye üzerinden) Körfez’in Vahhabi/Selefi monarşileriyken, PYD’ninki hem ABD hem de potansiyel olarak Rusya.

Bu tablodan bu haliyle bütünlüklü siyasi çözüm modeli çıkartmak zor. Hele de Türkiye’nin arzuladığı ‘toprak bütünlüğünü’ garanti edecek türden.

***

Hal böyleyken Suriye’nin kuzeyi bölgenin üç ülkesi için alarm vermekte. Kürtlerin başını çektiği Suriye Demokratik Güçleri (SDG), etki alanını Arap nüfusun ağırlıklı olduğu Haseke’ye genişletti, batıda Afrin’e uzanacak koridoru çekmek üzere.
Türkiye-Rusya-İran hattında diplomasi, hızlanırken Başbakan Binali Yıldırım’ın, “Suriye jetlerinin geçen hafta Haseke’de YPG mevzilerini ilk kez vurmasının Şam’ın Kürtlerin oluşturmaya çalıştığı yapının Suriye için de tehlike oluşturduğunu anlamasına” yorması dikkat çekici. Lakin Şam’ın da Ankara’nın da Kürtlerin alan genişletmesini önlemek için kartları şimdilik zayıf. Türkiye’nin daha önce başarısız olmuş cihatçı grupları kullanarak Cerablus’a operasyonunun sonuç verip vermeyeceği örneğin çok şüpheli.

***

Ankara kuvvetle muhtemel bugün ağırlayacağı ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’dan YPG’yi durdurmasını isteyecek. Daha önce çabalar sonuçsuz kalmışken bu kez politikasını Rusya ve İran ile yeniden kalibrelendirme resti üzerinden baskı yapılacak.

***

Doğrusu ortalık toz duman. Ama her olasılık açık. Bölge devletlerinin algısı tam ortalarına bir ‘Kürt devleti’ oturtulmaya çalışıldığı... ABD ve hatta farklı modellere açık Rusya bile üç devletin arzusu hilafına bunu başarabilir mi? Peki ya ‘federal yönetim’ ilanıyla kartlarını fazla üstten açan Kürtler, çok önem verdikleri ‘Rojava deneyiminde’ yeni hamlelerle riskleri fazla artırmıyorlar mı? Kobane ile Afrin’i birleştirirken, Haseke’de Arap ağırlıklı nüfusa uzanan, Barzani tabanını elimine eden PYD’nin ABD desteği aynı şekilde sürmezse ne olur? Kanımca bedeller bütün bölge için çok yüksek.

***

Bu açıdan Başbakan Yıldırım’ın dile getirdiği “toprak bütünlüğünü koruyacak, merkezi idareli federatif bölge formülü, kapsayıcı temsiliyet içeren geçiş süreci” bir dengeleme çabası. Hele de ABD ile Rusya’nın bir süredir yürüttüğü ‘ılımlıları ayıklayıp’ El Kaide’nin kolu Nusra Cephesi’ni ortaklaşa vurma anlaşmasına varmaları ve Halep’in cihatçılardan temizlenmesi halinde…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları