... Ve bu arada çocuklar ölüyor...

25 Ağustos 2016 Perşembe

“oHAL’in birinci ayında basına baskılar”... Geçen hafta altı kuruluşun bir araya gelip düzenlediği basın toplantısının başlığı buydu... O kuruluşlar, TGS, TGC, DİSK Basınİş, Basın Enstitüsü, PEN Türkiye Merkezi ve HaberSen’di. Bir gün önce de ULuslararası Basın Özgürlüğü Koalisyonu’na verilen ödüller için yine güç birliği yapılmıştı..
Bir ay içinde 134 basın yayın kuruluşu (gazete, dergi, radyo) kapatılmış; 71 gazeteci tutuklanmış, iki bin gazeteci işinden atılmış, sayısız basın kartı iptal edilmiş, pasaportlara el konmuştu.
Henüz Gaziantep’te kına gecesi kana bulanmamıştı. Anasının kuzusu Gurbet, ailenin gözbebeği Muhammet henüz ölmemişti. İkisi de 4 yaşındaydı...

***

Yazar çizer tutuklamaktan, sanatçı kovalamaktan, tiyatrocuları kovmaktan, sanat kurumlarını satma çabasından,FETÖ’cü avlamaktan, terörle mücadeleye zaman ve fırsat bulanamayan ülkemde o bomba haberli geldi. Geliyorum diye diye geldi.
Emine ve Büşra 9 yaşındaydı. Nergiz, onlardan bir yaş büyük... İçlerinden birçoğu 11 yaşındaydı: Hasan, Şükran, Ali, Bünyamin, Fatma, Zehra, Abdullah... Tam o sırada kahkahalarla koşuyorlardı ki...

***

Aslı Erdoğan’ın tutuklanması, bardağı taşıran damla oldu. Sadece Türkiye’de değil, yurtdışında da infial yarattı. Uluslararası PEN, dünyadaki 150 merkezi aracılığıyla bir kampanya başlattı.
Türkiye Hükümeti’ne seslenen bu kampanya, Aslı Erdoğan’la birlikte ifade özgürlüğü hakkı adına tüm yazar ve gazetecilerin serbest bırakılması; tutuklu yazarların avukatlarıyla görüşme ve adil yargılanma hakkına sahip olması; OHAL’in basın ve eğitim kurumlarında muhalefeti susturma aracı olarak kullanılmaması için çağrıda bulunuyor. (Ayrıntıları www.peninternational.org sitesinde bulabilir; kampanyaya katılabilirsiniz.)
Bu arada çocuklar ölmeye devam ediyor... Çocuklardan hayatta kalmaya başaranlarda ise Miyase İlknur’un çarpıcı deyişiyle “Çocuk ruhunda bilye yarası” kanamaya devam ediyor hâlâ...

***

IŞİD’e IŞİD diyemeyenler, patlayan tüm bombaları lanetlemekle yetinirken aynı günün sabahı, Uluslararası Bağımsız Yayıncılar Birliği tüm dünyaya bir çağrı yolluyordu.
46 ülkeden 400 bağımsız yayınevinin katılımıyla yayımlanan açıklamada “Türkiyeli yetkililerden tutuklu yayıncıları, yazarları ve gazetecileri acilen serbest bırakmasını” talep ediyordu. Birlik, “Türkiye Yayıncılar Birliği’nin kınamasına katılıyor 29 yayınevinin ve medya kuruluşlarının kapatılmasını, açık insan hakkı ihlali olarak niteliyor; Türkiyeli yetkilileri kapatmaları feshetmeye” davet ediyordu.
Ve bu arada çocuklar ölüyordu... Devran ve Kerem 12; Orhan, Serhat, Mehmet Nâzım 13 yaşındaydı...
Yetkililer, muhalif peşinde koşarken, gazeteci, yayıncı, yazar avı sürerken Gaziantep’te IŞİD bombasıyla ölen (şimdilik) 54 insanımızın 29’unun çocuk olduğunu öğreniyorduk...
Semanur, Mehmet, Mizgin, Murat,
İsmail, Abdulalim, Sinan, Hakkı 14...

***

Sevgili Okurlar, şu son hafta içinde sanat ve kültür dünyamızdan çok değerli iki insan, sonsuzluğa göçtü. İkisini de yakından tanıma fırsatım olmuş, onlardan öğrenmiş, her daim sevgi ve saygıyla varlıklarıyla zenginleşmiştim.
Sanat tarihçisi, eleştirmen, akademisyen Kaya Özsezgin uzun yıllar boyu Milliyet Sanat dergisinin mihenk taşlarından biri oldu. Omuz omuza çalıştık. Yazılarıyla, kitaplarıyla, resim kültürümüze katkıda bulundu.
Mehmet A. Başman’ı belki çoğunuz Kavaklıdere şaraplarından bilir. Ama
o benim için işadamından çok bir sanat adamıydı. Sevda-Cenap And Müzik Vakfı Başkanı’ydı. Bir öncüydü. Uluslararası Ankara Müzik Festivali’nin ve yayınlarının dinamosuydu. Onu tanıyıp da sevmeyen, saymayan yoktu, olamazdı.
Bu iki değerli sanat insanımızla gurur duyuyor, yakınlarına, sevenlerine sabırlar diliyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları