Yeryüzünde bir cehennem: Ortadoğu

25 Ağustos 2016 Perşembe

Tanrı’nın peygamberlerini gönderdiği bu topraklar bugün adeta bir yeryüzü cehennemi olmuş durumda. Ortadoğu bugün iki ateş arasında kavruluyor.

İki ateş arasında
Bir taraftan hidrokarbon (petrol, gaz) enerji kaynakları üzerinde süren paylaşım savaşları, diğer taraftan, bu enerjinin kullanımının sonucunda hızlanan bir iklim krizinin daha da ağırlaştırdığı kavurucu sıcaklar, kuraklık, içme suyu kıtlığı, toz fırtınaları...
Ancak işin aslına bakarsanız bu iki ateş bir başka şeyin, kapitalizmin ürünleri. Kapitalizm sanayi kapitalizmi olarak gelişirken, kömür tüketiminin, kesilen ormanların, hızla artan insan nüfusunun, yoğun kentleşmenin, yoğun tarım-hayvancılık gibi etkinliklerin ürettiği karbondioksit, metan gazlar, atmosferde birikmeye, gezegeninısısı da artmaya başladı. Özellikle 1980’lerde başlayan tüketimi daha da hızlandıran son küreselleşme sürecinin basıncıyla, küresel ısınma giderek bir iklim krizine dönüştü... Son üç yıl, kayıtlar başladığından bu yana, en sıcak yıllar oldular. Bu yıl temmuz, kayıtlardaki en sıcak ay oldu.
Kapitalizm gelişirken sermayenin merkezileşmesine, yoğunlaşmasına bağlı olarak hızlanan tekelleşme, kapitalizmin yapısal kriziyle karşılaşınca, 19. yüzyılın son çeyreğinde modern emperyalizm olarak nitelediğimiz talan ve sömürü düzenini yarattı. Bu kriz içinde kapitalizmin, sermayenin dolaşımını, ticareti hızlandırma çabaları, uygarlığı hidrokarbon tüketimine dayalı, otomobil ve uçak, plastik, suni elyaf gibi petrolden elde edilen yan ürünlere dayalı endüstriler çağına taşıdı. Hidrokarbon tüketimi daha önce kömür kullanımıyla başlayan küresel ısınmaya yeni bir ivme kazandırdı.
Bir taraftan kapitalist emperyalizmin orduları, savaşları, casusları, işbirlikçileri, emperyalizmi, adeta bir yerel çıkar grubu gibi kendi içinde barındıran “bağımlı ulus devletler” ve lanetli diktatörleri, diğer taraftan kapitalist uygarlığın hidrokarbon kullanımına kilitlenmesi Ortadoğu’nun kaderini belirledi.

Yakında yaşanmaz hale gelecek
Hidrokarbon uygarlığına geçtiğimizden bu yana Ortadoğu insanının yaşamı giderek daha da zorlaştı.
Bir taraftan savaşlar, diğer taraftan, insanların savaşmasını, birbirini boğazlamasını kolaylaştırmak, emperyalizme karşı birleşmeyi, direnmeyi zorlaştırmak için din, etnik farklılıkların körüklenmesi günlük yaşamı cehenneme çevirdi.
Savaşlar, radikal İslam, piskopat liderler bir yana, genç ve hızla artmaya devam eden nüfus, bu yaz 50 C° zorlayan sıcaklıklar, kronik kuraklığa, deniz seviyesindeki yükselmelere bağlı olarak gittikçe artan su sıkıntısı, tarımda düşmeye devam edecek olan verimlilik, sıklaşan kum fırtınaları önümüzdeki yıllarda bölgeyi yaşanmaz hale getirecek. Sıcaklık arttıkça, klima cihazı, buzdolabı vb., kullanımı için daha fazla elektrik tüketimi daha fazla hidrokarbon... Sonuç: Daha fazla savaş, daha fazla fanatik dincilik, yaşanmaz hale gelmeye başlayan toprakları terk etmek isteyenlerin yeni, daha güçlü göç dalgaları. Hem de Batı’ya... Hatta haklı olarak, her şeyin başı kapitalizmi ve emperyalizmi insanlığın başına bela ederken kendi refahını artıran Batı’ya doğru...
Doğu’nun, Batı’nın kaderi, küresel ısınma üzerinden tüm insanlığın geleceği, birbirine bağlanmış durumda. Uygarlık, küçük bir bilyenin üzerinde baş aşağı dengede durmaya çalışan dev bir piramide benziyor. Ve bunun takdiri ilahiyle bir ilgisi yok. Ya hep birlikte kendi irademizle kurtulacağız ya da hep birlikte uzun ve acılı bir yok oluş süreci yaşayacağız. Tıpkı bir zamanlar Solomon adalarında yaşamış, sonra kıtlık başlayınca başka topraklara gitmek için gereken kayıkları üretmekte kullanacakları ağaçları çoktan kesip tüketmiş olduklarından birbirlerini yiyerek yok olan insanların uygarlığı gibi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları