Aslı Aydıntaşbaş

Cerablus gerçekleri

26 Ağustos 2016 Cuma

Öncelikle belirteyim. Cerablus operasyonu, büyük bir sürpriz değil. Türkiye’nin uzun süredir bu yönde bir hazırlığı vardı...
Ancak birkaç nedenle rafa kalkmıştı. Birincisi, malum, memleketteki kaos ortamı. Ayrıca Türkiye’nin desteklediği, hatta otobüslere doldurup sınır bölgesini IŞİD’den alsın diye Azaz’a getirdiği Suriyeli muhalifler, ilerleyemiyordu.
Ve tabii Rusya’yla kriz... Kasım ayından bu yana Ankara, Suriye semalarında uçak uçuramaz olmuştu. Cerablus harekâtı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 9 Ağustos’taki Rusya gezisinin en somut sonucudur.
Ancak sadece Ruslar değil, ABD de başından itibaren Türkiye’nin Cerablus’a planlarını biliyordu. Hatta geçen haftalarda ABD’yle yapılan üst düzey askeri temasların en önemli gündem maddesi de IŞİD’e karşı mücadele oldu.
Daha da ötesinde, dünkü Wall Street Journal gazetesi, Cerablus operasyonunda TSK özel kuvvetlerinin sınırın bu tarafında ABD’li “askeri danışmanlarla” birlikte hareket ettiğini yazıyordu. İncirlik üzerinden de tam bir paslaşma olduğunu biliyoruz.
Peki, Türkiye ne istiyor? Ankara, Cerablus’a hâkim olarak kendi güney sınırında kesintisiz bir Kürt kuşağını engellemek istiyor. Aslında ille de IŞİD’le savaşayım diye bir derdi yok; ancak ille de Suriye’deki Kürt oluşumunu engelleyeyim diye bir derdi var. Bunun yolunu da Cerablus’u almak olarak görüyor.
(Türkiye’nin Suriye’deki Kürt politikasını neden yanlış bulduğumu daha önce defalarca yazdığım için burada yeniden anlatmıyorum.)
Türkiye’nin orta vadede hedefi, Cerablus’ta kendine yakın muhalif gruplardan alternatif bir yönetim kurmak, kamuoyunu “iyi hissettirecek” bir kahramanlık öyküsü yaratmak ve orta ölçekli bir güvenli bölge yaratmak. Ve bütün bunları yaparken TSK’nin son dönemde örselenen prestiji ve caydırıcılığını tamir etmek.
Olabilir mi? Evet, olabilir. Ancak IŞİD’le sıkıntılı bir mücadele sürecinden sonra. Önümüzdeki günler ve aylarda, Türkiye IŞİD’in hedefi olmaya devam edecektir.
Ayrıca Cerablus olmadan bile, Suriye’deki Kürt bölgeleri, güneyden, yani Mınbiç ve al-Bab üzerinden yine birleşebilir.
Peki, Amerikalılar ne istiyor? Bir yandan PYD’yle balayı yaşarken nasıl olup da diğer yandan Cerablus operasyonuna destek oluyorlar?
ABD, başından beri Kuzey Suriye’deki Türk-Kürt rekabetini, kendi lehine kullanmayı başardı. Özünde, ister Kürt, ister Türk, Amerikan askerini sahaya sürmek zorunda kalmadan birileri IŞİD’le savaşsın istiyor.
Kimse bunu alenen söylemese de, Washington, Suriye’nin kuzeyinde Türkiye ve Kürtler arasında kendine göre bir “denge” kurmuş. PYD’nin Mınbiç’i almasıyla Türkiye’nin Cerablus’a uzanması doğrudan birbiriyle ilintili olaylar. Cerablus operasyonu, Mınbiç’i alan Kürt güçler Türkiye sınırına ilerlediği için hızlandı. Washington, burada Kürtlere “Sen dur. Orası senin değil. Fırat’ın batısına geçme” diyor; ama üstü kapalı olarak Türkiye’ye de “Sen de Fırat’ın doğusuna geçme” diyor.
ABD için Kuzey Suriye, Türkiye ve Kürtlerin etki alanlarına ayrılmış; bu karşılıklı rekabet üzerinden yönetilecek zor bir bölge. Cerablus operasyonu, Türklerin tüm kaygılarını, Kürtlerin ise o bölgede yayılma planlarını aynı anda sınırlıyor.
Türkiye ve Kürtler, isteseler başkalarının yönettiği bu büyük oyunda piyon olmak yerine sahiden tarihin akışını ellerine alabilirler. Ama bunu ancak birlikte yapabilirler. İsteseler, barışarak, IŞİD’le mücadelelerini birleştirerek, Türkiye’nin sınırlarını beraberce koruyarak, Mınbiç’ten Afrin’e kadar farklı şehirlerin demografik yapılarını yansıtan yönetimler kurarak, Suriye’nin kaderini değiştirebilirler.
Yapmadıkları sürece de, Amerika ve Rusya arasında mekik dokumaya devam ederler.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yaklaşan facia 6 Eylül 2018
Bu mu devlet aklı? 26 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları