Çiğdem Toker

Ne ‘gerdanlık’mış

27 Ağustos 2016 Cumartesi

Ana muhalefet partisi lideri CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Artvin’de konvoyuna düzenlenen terör saldırısından saniyelerle kurtuldu.
Sayın Kılıçdaroğlu’na büyük geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
CHP liderinin, saldırının ardından sergilediği serinkanlı duruş, önceden belirlenmiş programı bozmayışı, saldırı nedeniyle çıkan çatışmada er Fatih Çaybaşı’nın yaşamını kaybetmesinden duyduğu üzüntüdeki içtenlik sadece partisine oy veren kitleye değil, memleketin haline dertlenen kamuoyuna doğrudan dokunmuştur.
Kılıçdaroğlu’na yönelik roketli saldırının “başarılı” (!) olması halinde, bugün nasıl bir ortamda olacağımız sorusu, insanı ürpertiyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı hedefe koyan 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin ardından, “iç savaş provası”nın süreceği, liderlere ve tanınmış kişilere suikastlar düzenlenebileceği uyarısı, son birkaç gündür “herkesin bildiği bir sırra” dönüşmüştü. Yeri gelmişken vurgulamak gerekiyor ki, CHP liderinin bugün hayatta olması, kendisinin değil partili arkadaşlarının talebiyle -iyi ki- arttırılan güvenlik önlemleri sayesinde mümkün olabildi.
Ancak CHP Grup Başkanvekili Engin Altay’ın altını çizdiği konu da gözden kaçırılmayacak kadar önemli. Altay’ın saldırının ardından televizyon bağlantılarında “Eminim ki o güzergâhtan, Sayın Cumhurbaşkanı ya da Sayın Başbakan geçecek olsa, bir gün öncesinden daha hassas önlem alınırdı” ifadesi sadece meşru olmakla kalmayıp birinci derecede güvenlik bürokrasisi ve bürokrasiye talimat veren siyasi kadroları ilgilendirmektedir. Herkes, perşembe günü, o saatte o güzergâhtan geçecek olan siyasinin Kılıçdaroğlu değil de bir iktidar mensubu olması halinde bu saldırının bu biçimiyle gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini kendisine sormalıdır.

***

Şu anda bu satırları yazarken 3. köprünün açılış töreni canlı olarak yayımlanıyor.
Başbakan Binali Yıldırım, geçiş ücreti dolar üzerinden belirlenen, yıllık artışları da Amerikan enflasyonuna göre belirlenmiş köprüyü, maliyetini ödeyecek olan “millete” şöyle anlatıyor:
“Yavuz Sultan Selim’den geçen bütün kamyonlar, otobüsler, TIR’lar, yarından itibaren şehir içinden geçemeyecek. Hepsi artık Yavuz diyecek. Böylece İstanbul trafiği rahatlayacak. Yavuz’u geçince karşılarına Osman Gazi çıkacak. Sonra körfezi geçecek, ver elini İzmir diyecek. Yol medeniyettir deyip yollara düştük.”
Hani bu ülkenin gündemi ulusal mutabakattı.
Saatler önce Cizre Emniyet Müdürlüğü’ne bomba yüklü araçla yapılan saldırıda 11 polis yaşamını yitirmiş, cenazeleri henüz toprağa verilmemişken, çoğu çocuk 55 kişinin ölümüyle sonuçlanan IŞİD’in Gaziantep’teki düğün saldırısının üzerinden bir hafta geçmemişken, Türk Silahlı Kuvvetleri Suriye topraklarında adı “operasyon” olan ve askeri bir harekât yapıyorken, daha dün ölümden kılpayı kurtulan ana muhalefet lideri aynı dakikalarda şehit erin cenazesindeyken, iktidarı kullananlara özgü mütebessim yüzler, iktidarı kulllananlara özgü hamasi nutuklar eşliğinde tören dikte etmek mi ulusal mutabakata dahil?
50’li yılların köhnemiş “gerdanlık” metaforunu başımızdan aşağı boca etmeniz mi? Kimin süslenecek halinin kaldığını sanıyorsunuz?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları