İmgelerin efendisi...

28 Ağustos 2016 Pazar

Şiirimizin uç beyi, Evliya Çelebisi İlhan

Berk Bugün 28 Ağustos. Şiirimizin uç beyi İlhan Berk’i yitireli bugün 8 yıl oldu. Yazar Aslı Erdoğan, salt yazmayı seçtiği için, yazdığı için tutuklanıp hapse tıkılalı 8 gün oldu... Ne yaparsam yapayım Aslı, tutuklu olduğu sürece her yazıma girmeye devam edecek. Çünkü: ASLI İÇERİDEYSE, HİÇBİRİ- MİZ DIŞARIDA DEĞİLİZ!
“Bir kırlangıç, bir su birikintisi, bir parça gök./ Bir şiirden düşmüş olmalı bunlar./ Böyle diyordu yoldan geçen biri.”
Tamam bugün bu yazıdan şiir geçecek, şair geçecek, İlhan Berk geçecek...
Behçet Necatigil, onu “Şiirimizin uç beyi” diye tanımladı ve “Şiirimizin Evliya Çelebi’sidir” diye sürdürdü: “Kıtalar, kentler, insanlar görüyor, ölçüyor, biçiyor; denizcidir, topograftır, tarihçidir. Kısaca, görmüş geçirmiş bir seyyah-ı âlem.”
Cemal Süreya’ya göre “Yazının tutsağıydı”, ama daha da önemlisi “şair eleştirmendi”.
Cahit Sıtkı “Her mısrada bir cigara yaktırıyorsun”; Memet Fuat “Elini sürdüğü şeyi şiire çeviriyor” demişti onun için.
Belki de en güzelini şair dostu Turgut Uyar söylemişti: “Yeryüzünde şiir diye bir şey olmasaydı, İlhan Berk onu icat ederdi...”
Benim içinse o, en çok şiirlerine; şiiri de en çok kendisine benzerdi: Yani şaşırtıcı. Yani her daim genç. Her daim modern, yenilikçi, deneyci. Yani hiç durmadan kendini yenileyen... İmgelerden ördüğü bir dünyanın efendisiydi. İmgelerin efendisiydi. İkinci Yeni’nin önemli şairlerindendi.
Bu yukarıdaki tanımlamalara, olsa olsa bir de kıs kıs gülümseyen, afacan, ironiyi yücelten mizah duygusunu ekleyebilirim...

Sonsuz Sevgi
İlhan Berk şiirinin gençliği, yeniliği, sonsuz sevgiden kaynaklanır. Doğayı, ağacı, denizi, kadınları, sözcükleri, harfleri, başka şairleri, dünya şairlerini, dünyayı sever... Sokaklara, İstanbul semtlerine, hele Pera’ya, hele Galata’ya aşkla bakar...
Yaz başında çok özel baskılarla yayımlanan (YKY) “Pera” ve “Galata” kitapları, şu son tümcemin tanığıdırlar. (Okumaya doyamadığım bu iki kitabı, o günden beri sizle paylaşacaktım ama Türkiye’de yaşamak buna izin ve imkân vermedi.)
Sevdiği kadına “Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün” ve “Eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun” diyecek kadar sever... (Her iki dize de “Üç Kez Seni Seviyorum Diye Uyandım” şiirinden.)
“Ben sadece sevmeyi biliyorum, unutmayı öğrenmedim” dese de, imge zenginliği olmasa o sevginin bir işe yaramayacağını bilir. O imgeler, kendi itiraf ettiği gibi onun “evidir”. O imgeler ki çoğu kez erotizmin sınırlarında dolaşır durur... Yine de en çok, en çok sözcükleri sever. Sanki var olma nedeni sözcüklerdir!

‘Sapkın Nakkaş‘
Erotizmin sınırlarında dedim... Yalnız dizelerde değil, yaptığı resimlerde de öyle.
Kendi açıklamıştı: “Resim benim dünyam değil. Dünyayı görmeme de engel değil. Resim yapmak beni mutlu ediyor. Hepsi bu.”
Ancak öte yandan: “Yazmak mutsuzluktur, mutlu insan yazmaz.
bu yeryüzünü olduğu gibi görmeme engel olan ve bana bu yeryüzünü cehennem eden bu yazmak eyleminden kurtulduğum, mutlu olduğum bir tek şey var: resim yapmak.”
Bugünlerde yolu Bodrum’a düşenler Oasis Nurol Sanat Galerisi’nde sadece resimlerini değil, el yazısı şiirlerini de görebilecek. (30 Ağustos’a dek her gün 12.00-20.00 saatleri arasında gezilebilir.)
Aramızdan ayrılışının 8. yıldönümünde şu sıralarda en çok gereksinimiz olan şeyle anıyorum İlhan Berk’i “Aşk” adlı şiiriyle: Sevgi, saygı ve minnetle.
“Sen varken kötü diye bir şey bilmiyorduk
Mutsuzluklar, bu karalar yaşamada yoktu
Sensiz karanlığın çizgisine koymuşlar umudu
Sensiz esenliğimizin üstünü çizmişler
Nicedir bir pencereden deniz güzel değil
Nicedir ışımayan insanlığımız sensizliğimizden.
Sen gel bizi yeni vakitlere çıkar.”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları