AKP barışı!

29 Ağustos 2016 Pazartesi

Türkiye’nin içinde bulunduğu savaş ortamı her geçen gün biraz daha ağırlaşıyor. Yıllardır iç barış sağlanamıyordu; şimdi de barışa en olmayacak bir noktadan, komşu Suriye üzerinden ulaşmak için savaşılıyor.
Ülkeye yönelik her türlü saldırıya karşı koymak, savaşmak ne kadar yerindeyse, ülkenin bu ikili savaş bataklığına batmasının AKP’nin yönetim başarısızlıklarından kaynaklandığı da çok acı bir gerçektir.
Bir toplumsal özlem olan barışa ulaşılması için AKP uygulamalarına bu açıdan bakılması gerekiyor.

Barışın üç kaynağı
Bir ülkenin yönetiminin barışçı olup olmadığının üç ana göstergesi vardır: Adalet, özgürlük ve ekonomi.
Toplumsal barışın süt anası adalettir. Eğer toplumda adalet tam ve kusursuz olarak işler ve insanlar bunu duyumsarsa barış da o ölçüde gerçekleşir. Adalet duygusu korkusuz yaşamla beslenir. Yaşam hakkı, hiçbir kaygıya yer vermeyecek biçimde korunma altında olmalıdır. Oysa AKP Türkiye’sinde ana muhalefet partisinin genel başkanının bile can güvenliği sağlanamıyor.
Barışın diğer vazgeçilmezi düşünce ve ifade özgürlüğüdür. AKP iktidarı bu özgürlüğün Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmeler çerçevesinde sınırsız olması gerektiğini hiçbir zaman benimsemedi. AKP, kendisi gibi düşünmeyenlerin, istediği gibi yazıp çizmeyenlerin, beğendiği gibi bilimsel araştırma yapmayanların, heykel yontmayanların, müzik çalmayanların ve tiyatro yapmayanların tamamını düşman ilan ediyor. Bu anlayışın sonucu, her gün bir örneği yaşandığı gibi korkunçtur. AKP, iktidar gücünü kullanarak kendi saptadığı hainlerle savaşıyor; o insanların yaşamını ve onlarla birlikte toplumun geleceğini de karartıyor.
Barışın ekonomiye ilişkin temelinde iş bulma ve hakça paylaşım var. AKP iktidarında işsizlik toplumsal barış ile bağdaşmaz boyuttadır. İşçilerin sermayeye karşı sendikaları yoluyla güçlü uğraş vermeleri olanağı sıfırlanma noktasına varmıştır. Bunlara tarihi ve doğal çevre duyarsızlığı da eklenmelidir. Barışın ekonomi temelinin adaletle bağlantılı bir boyutu da, kamu yönetimini kemiren rüşvet ve yolsuzlukların en aza indirilmesi için doğruluk, dürüstlük ve erdemin toplumda egemen kılınmasıdır. AKP’nin bu konudaki sicilinin de barışı sağlayacak bir özellik taşıdığı asla öne sürülemez.

Barışın kaynakları kurutuluyor!
Türkiye’de barışın yukarıda sıralanan kaynakları soğuk savaş yıllarında devamlı olarak kurutuldu. Soğuk savaş 1990’larda sona erdikten sonra da adalet sağlanamadı, ifade özgürlüğü belini doğrultamadı, ekonomik haklar tanınmadı. Bu üç olumsuzluk halkası, bu ülke barışının bir türlü kırılamayan zincirleri oldu.
AKP, adaleti kalkınma içinde sağlayacağı sözünü vererek işbaşına geldi; bu partinin sürekli tekrarladığı demokrasi söyleminin özgürlükleri, özellikle de ifade özgürlüğünü içerdiği sanıldı.
Ancak gidiş tamamıyla ters yönde oldu. AKP kendisini iktidara taşıyan bu zayıf ve iyi işlemeyen adaleti, özgürlüğü, ekonomiyi de toplumsal barışa kaynaklık edecek yönde geliştirecek yerde, iyice kuruttu.
AKP, bununla da kalmadı, barışın gelecek kuşaklara uzanacak altyapısı olan temel eğitimi de kadın-erkek eşitliğini ilke edinen; önceki yıllara göre çok daha yaratıcı kılacak ve özgürleştirecek bir yapıya kavuşturmak yerine, iyice barış karşıtı bir temele yerleştirdi.
Sonuç olarak ülkeyi savunmak iktidarın esas görevidir. Ancak bu, AKP’nin kendi barışını topluma dayattığı ve asıl yıkıcı savaşını o noktada verdiği gerçeğinin görülmesine engel olmamalıdır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları