Balkan dersleri

30 Ağustos 2016 Salı

Kurban Bayramı öncesi Balkan göçmenleri derneklerinin geleneksel seferberlikleri iki seçenekli.. İsteyenler orada kesilecek kurbanların parasını bağış olarak gönderiyorlar, isteyenler kendileri de Kurban Bayramı turlarına katılıyorlar... Balkanlar kanlı çatışmalarından bugüne geçmiş uzunca zaman dilimi, yaraların sarılmasına yetmek şöyle dursun, her geçen bayram olumsuzluklara olumsuzluk katmakta...
Çok kültürlü Tito Yugoslavya’sından sözde halkların eğilimlerine, inanç ve ırklarına göre akıtılan kanların, ödetilen ağır bedellerin sonrası, dünyanın yine sözde ortak aklıyla oluşturulan sözde barış, gönüllü devletçiklerin, halkları neden şimdilerde çok daha yoksul, yoksun, çaresizler? Hem de AB sınırları içinde, kurdurulmuş 9 devletçiğin de AB üyeliği, en azından adaylığına olumlu gözle bakılırken...
Aynı ortak kültür, değerlerle çocukluklarını paylaşmış akrabalar, birbirlerini özlemle, hasretle kucaklarlarken, neden nasıl bu kadar farklılaştıklarının, ayrıştıklarının yüreklerini saran soğukluğunu birbirlerinden saklamak zorunda kalıyorlar. ABD’nin dünyadaki en büyük üssünün yüzü suyu hürmetine BM katında olmasa da fiilen ayrı devletçik olduğu kabul edilmiş Arnavutların egemenliğindeki Kosova Meclisinde milletvekilleri neden bomba patlatmak noktasına gelebiliyorlar? Savaş günlerinde UÇK’nin kurtuluş örgütlülüğünün militanlığını yapmış Kosovalı Arnuvut’un Makedon devletçiği sınırları içindeki Osmanlı tarihinden kalmış Türk kültürünün simgesi Kapalıçarşı’da kaçak işçi olarak çalışma gereği nereden çıkmış? Bosna’da en radikal siyasal İslamcı cematlerin militan örgütlenmelerinin yeri ne? Müslümanlığı seçmiş Islav kökenli, Bektaşi felsefesinden geçmiş İslami değerlerine ne olmuş? Sahi IŞİD’e nüfuslarına göre en fazla militan veren devletçikler Balkanlar’dan değil mi?..

***

Sayısız soru ile kafanızı şişirmeden, AB sınırları içinde dünyanın çok kültürlü yapıya en yatkın Tito Yugoslavya’sının neden ve nasıl parçalandığını yakından gözlemleyebilmiş olarak sözde uygarlık çağına yakışmayan insanlık dıramlarının yaşanmaması yolunda derslerin çıkarılabileceği çarpıcı bir laboratuvar, deneyim olduğu görüşümde ısrarcıyım... Emperyal çıkarlar adına bile diyemeyeceğim, işletilen dünya düzeninin çarklarının kaçınılmaz krizlerinin refleksleri olarak ortaya çıkan yoksul güney dünyasının en yoksullarından başlayarak, zengin kuzey dünyasına doğru tehdit oluşturmaları önlenemeyen sorunlarda.. Kaçınılmaz görülen ırklar, dinler, mezhepler, aşiretler, her tür alt kimlikten halkların çatıştırılmaları, sonsuza kadar uzatılabilecek parçalanmaları süreçlerini anlayabilmede, Balkanlar’da yaşatılanların en çarpıcı örnek olduğunu düşünmüşümdür.
Dün gibi aklımda İstanbul Taksim’de “Rojava mucizesinin” yetkin yönetici temsilcisi, çokkültürlülüğe yönelik yeni, mucizevi özel yönetim modellerini coşkulu anlatırken, Tito’nun “Özyönetim, özerklik..” kavramları üzerinden ayrıntılara girdiğinde.. “Tito Yugoslavya”sının AB tarafından yıkılması savaşımı verilen, “özyönetim, özerklik..” uygulamalarının çok daha olumsuz koşullarda, kötü kopyalarını oluşturduğunu gözlemlemiş, Kürt hareketinden, soldan tanıdıklarıma aktarıvermiştim.. Sonraki uygulamalarından duyumlarım çok daha olumsuz. Uzatmadan Kobani’den kurtarılmak istenen Bodrum sahilinde bedeni ile dünya göç dramına zimge olan çocuğun fotoğraf karesini gördüğümde isyan da etmiştim.. “Baba ailesini Kobani’den götürmek, kurtarmak üzere, neden Kanada’ya sığınmış kızkardeşinin yardım parası ile ölüm yolculuğuna süreklesin? Hani Kobani kurtarılmıştı?..” sorusunu yönelttiğimi kimi okurlar anımsayabilirler.
Sözün özü aynı yöre topraklarını paylaşan, aynı ülkenin vatandaşı olan insanların barış içinde, birlikte, hukuk devleti, insan hakları, demokrasi ilkeleri içinde çözüm yolları aramak gibi bir kurtuluş reçeteleri varken.. 22 ırkçı, dinci devletçiğe bölünme projeleri ile Ortadoğu yangını söndürülebilir mi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları