Birten Çelik

TBMM ordusunun zaferi

30 Ağustos 2016 Salı

Başkomutan Mustafa Kemal, Duatepe’de Sakarya Meydan Savaşı’nı yönetirken.. (10 Eylül 1921)

Bu yıl 94. yılını kutlayacağımız 30 Ağustos (1922) zaferi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda önemli bir adımdır. 30 Ağustos 1922’ye giden süreç I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu’nun yenilgisi ve 30 Ekim 1918’de İtilaf devletleri ile 25 maddeden oluşan Mondros Ateşkes Antlaşması’nı (Mütareke) imzalamasıyla başlamıştır. Ateşkesin ardından İtilaf devletlerinden İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan’ın orduları Anadolu’yu işgal etti ve gerekçe olarak da Mondros Ateşkes Antlaşması’nın “İtilaf devletleri, güvenliklerini tehdit edecek bir durumun ortaya çıkması halinde herhangi bir stratejik yeri işgal etme hakkına sahip olacaktır” yazan 7. maddesini kullandılar. İzmir’in Yunan ordularınca işgali istisna Osmanlı Hükümeti bu işgallere tepki göstermedi ve bu tepki vatansever subaylar ile bulundukları bölgelerin işgalini önlemek amacıyla kurulan Müdafaa-i Hukuk cemiyetlerinden geldi. Bu tepki bir yandan Müdafaa-i Hukuk cemiyetlerinin diğer yandan da 1919’da 9. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa’nın öncülüğünde Amasya’dan İzmir’e kadar uzanan bir ulusal direnişe yani Türk Kurtuluş Savaşı diğer adıyla Milli Mücadele’ye dönüştü. Ulusal direnişte başta Mustafa Kemal olmak üzere bir grup subayın sivillerle birlikte hazırlayıp ilan ettiği Amasya Genelgesi, ardından da çeşitli bölgelerde gerçekleşen kongrelerin önemli katkıları oldu. Ancak daha da önemli bir adım 23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) açılması ve Mustafa Kemal’in Meclis Başkan seçilmesi olmuştu. TBMM, 16 Mart 1920’de İtilaf birliklerinin Osmanlı başkenti İstanbul’da devlet binaları ve karakollarını basması ve 12 Ocak 1920’de açılan Osmanlı Parlamentosu’nu (Meclis-i Mebusan) kuşatıp Anadolu’daki milliyetçilerin temsilcileri olan milletvekillerini tutuklamasının ardından kuruldu. Halkın temsil edilmediği bir parlamentonun onaylamadığı kararların milli çıkarları temsil etmesi mümkün değildi ve TBMM Anadolu halkını temsil etmek üzere kurulmuştu. 16 Mart işgalinin ardından Osmanlı İmparatorluğu temsilcileri 10 Ağustos 1920’de ağır hükümler içeren Sevr Barış Antlaşması’nı imzaladı. Bu durumda İtilaf işgallerine karşı Anadolu halkının tek direniş noktası TBMM oldu ve Sevr hükümlerini etkisiz kılan da Türk Kurtuluş Savaşı ve bu savaşın başarıyla noktalanmasını sağlayan 30 Ağustos’taki Türk zaferi oldu.

Batı Cephesi

30 Ağustos Zaferi, 1919’da İtilaf işgallerine karşı Kuvayı Milliye (Milli Kuvvet) direnişleriyle başlayan Türk Kurtuluş Savaşı’ndaki üç cephesinden biri olan Batı Cephesi’nde gerçekleşti. Batı Cephesi, 15 Mayıs 1919’da Yunan ordularının İzmir’i işgal etmesiyle açıldı ve bu cephenin alanı Yunan ordularının Marmara Bölgesi ve İç Anadolu Bölgesi’ne doğru yayılmasıyla genişledi.

Batı cephesindeki ulusal direniş 1919’da önce Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’nin örgütlediği Kuvayı Milliyeler ile başladı ve 1920 Haziran ayından itibaren de TBMM’nin yönetimi altında kurulan düzenli ordu birlikleriyle sürdürüldü. Bu cephede 1921 yılında Ocak ve Nisan aylarında İnönü muharebeleriyle Yunan ordusuna karşı başarılı bir savunma yapıldı. Ancak aynı yıl temmuz ve ağustos aylarında Yunan birliklerinin Kütahya ve Eskişehir’deki taarruzları önlenemedi ve bu şehirler kaybedildi ve Yunan birliklerinin Ankara’ya doğru ilerleyişlerinin önü açılmış oldu. TBMM, 5 Ağustos 1921’de aynı zamanda TBMM başkanı olan Mustafa Kemal’i başkomutan olarak atadı ve mücadelenin tüm sorumluluğu onun üzerine yüklendi. Başkomutan Mustafa Kemal 7 Ağustos 1921’de on maddelik Tekâlif-i Milliye (Ulusal Yükümlülük) emirlerini yayımladı ve Anadolu halkından manevi destekleri yanında maddi desteklerini de istedi. Bu destekle Mustafa Kemal “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça terk olunamaz” emri ile Melhame-i Kübra (büyük ve kanlı savaş) olarak adlandırdığı 23 Ağustos -13 Eylül 1921 tarihleri arasında gerçekleşen Sakarya Muharebesi’ni yönetti ve Yunan ordularının Eskişehir-Afyon hattının doğusuna çekilmesini sağlayarak Milli Mücadele’nin merkezi olan Ankara’yı da rahatlattı. Bu başarısından dolayı TBMM 19 Eylül 1921’de Mustafa Kemal’e Gazi ve Mareşal rütbelerini verdi. Sakarya’daki Türk zaferi Fransız ve İtalyan ordularının Anadolu’dan çekilmesini de sağlamıştı. Bu arada TBMM hükümeti İtilaf kuvvetlerinin Anadolu’dan çekilmesini sağlamak amacıyla diplomatik girişimlerde de bulunuyordu. Ancak her görüşmede Sevr hükümlerini kabul ettirmeye çalışan İtilaf devlet temsilcilerine karşı Misak-ı Milli’den ödün vermeyeceğini belirten TBMM temsilcileri arasında anlaşma sağlanamadı. Bu durumda TBMM’ye kalan tek seçenek, Batı Cephesi’nde taarruza geçmekti ve bu 26 Ağustos 1922’de TBMM ordusu Başkomutanı Gazi Mareşal Mustafa Kemal Paşa önderliğinde gerçekleşti. Türk ordusu Karahisar-Dumlupınar arasında ve Eskişehir bölgesinde Yunan ordularına karşı taarruza geçti. Bu taarruzun kapsamı içinde 30 Ağustos 1922’de Başkomutanlık Savaşı olarak da adlandırılan muharebelerde TBMM ordusu Yunan ordusunu yenilgiye uğrattı. Bu taarruz, Başkomutan Mustafa Kemal’in “Ordular, ilk hedefiniz Akdenizdir, ileri!” emri ile 9 Eylül 1922’de İzmir’e varılıncaya kadar devam etti. Bu muharebeler sırasında başta Yunan Ordusu Başkomutanı Nikolas Trikopis (Nikolaus Trikupis) olmak üzere, binlerce Yunan subay ve eri esir alındı.

Barış konferansı

TBMM orduları ile İtilaf orduları arasındaki savaşı nihayetlendiren diplomatik adım, 23 Eylül 1922’de İtilaf Devletleri Dışişleri bakanlarının askeri harekâtın durdurulması ve bir barış konferansının toplanması talebi ile geldi. TBMM temsilcileri ile aralarında Yunanistan temsilcisi olmayan İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerin olduğu İtilaf heyeti 4-11 Ekim 1922 tarihleri arasında Mudanya’da gerçekleşen konferansta ateşkes imzaladı ve bir barış konferansının toplanması kararını aldı. Barış konferansı İsviçre’nin Lozan (Lausanne) kentinde 21 Kasım 1922’de başladı ve kesintilerle 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasıyla sonuçlandı. 1923’ten 2016’ya kadar gerek Türkiye ve gerekse de dünyada birçok savaş yaşandı. Ancak, Türkiye ile 1919-1922 yılları arasında savaştığı devletlerle sonradan büyük dostluklar geliştirdi. Bu dostluklarda en önemli şey ve aslında Türkiye Cumhuriyeti’ni uluslararası alanda önemli bir konuma getiren Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” söylemiydi. Türkiye ve Yunanistan arasında 1930’lardan itibaren hem Mustafa Kemal Atatürk hem de Yunanistan Başbakanı Elefterios Venizelos (Eleftherios Kyriakou Venizelos) sayesinde dostane ilişkiler kuruldu ve Balkan Paktı’nın hazırlanmasında öncülük ettiler. Hatta Venizelos 1934’te Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermişti. Bu yıl 94. yılını kutlayacağımız 30 Ağustos Zaferi’nden hatırlayacağımız önemli şeylerden biri de bu olmalıdır herhalde.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

TBMM ordusunun zaferi 30 Ağustos 2016

Günün Köşe Yazıları