Ders Alınsaydı Tekerrür mü Ederdi?

31 Ağustos 2016 Çarşamba

İktidar, eski ortağı Gülen Cemaati’nin kanlı ama neyse ki başarısız darbe girişimini “Allah’ın bir lütfu” olarak nitelemişti. Öyledir; çünkü o tarihten sonra kapsamı her türden niyete, ihtiyaca açık OHAL ilan edilebilmiş, darbeci Cemaatçiler derdest edilirken başka “zararlı unsurların” da temizlenmesinin yolu açılmıştır. Kuşkusuz eski, sıkı ortaklık nedeniyle kimlerin Cemaat üyesi, yandaşı, himmetçisi olduğu, nerelere kadar tırmandıkları konusu tehlike arz etmekte, AKP’nin alacağı yaranın büyük olabileceği tahmin edilmekte, “ne yapsak da sınır çeksek, nereden çeksek” derdi büyümektedir.

***

Çare bulunur, bulunacaktır. Sıkışma anlarında ilginin içeriden dışarıya çevrilmesi, vatan, millet, Sakarya meselelerinin öne çıkartılması, milliyetçi damarların deriyi zorlaması, hançerelerden savaş çığlıklarının yükselmesi hep işe yaramıştır. Yine yarayacaktır. Memleketin kısa tarihinin kara kaplı kitabı ne güne duruyor. Dış politika tarihimizin destanlar yazılı sayfalarında nice kahramanlar, kahramanlıklar yok mu? Var. Aç kitabın Suriye sayfasını, bul Menderes dönemini, gir ABD arşivlerine... Bulamadıysan Haluk Gerger’in “ABD Ortadoğu Türkiye” (Yordam Kitap) çalışmasına bakacaksın artık bir zahmet.

***

Bak ne yazıyor orada. Ne tesadüf tam da bu ay, 1958’in Ağustos ayı, aylar hatta yıllar süren hazırlıklar sanki sonuç verecek gibidir. ABD’nin ikili, üçlü, tekli Suriye’yi işgal etme planları işe yaramamış, çok hevesli Menderes hükümeti iflasa yakın bütçeyi bir türlü toparlayamamış, Sovyetler’e karşı karakol olmanın bedelini alamamış ama Suriye meselesiyle yeni bir atak yapacağı inancını da hiç yitirmemiştir. Durum gittikçe karışmakta, fırsatlar gelip geçmektedir, Suriye’yi içeriden çözme, “darbeleme” imkânları tükenince ünlü John Foster Dulles, yeni bir formülün peşine düşmüştür. İngiliz Dışişleri Bakanı Selwyn Lloyd’a “artık içeriden bir düzeltme için çok az umut vardır ve dolayısıyla dış imkânları düşünmek zorundayız” diye yazacaktır.

***

Bu imkânları araştırma görevi ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Loy Henderson’a verilir. Henderson 25 Ağustos’ta Bayar, Menderes ve Fatin Rüştü Zorlu ile bir araya gelir. Henderson yazdığı raporda durumu şöyle özetler: “Türkler bir kanser olarak niteledikleri şeyin ortadan kaldırılması için bir şeyler yapılması gerektiğine inanıyorlar.” Raporda yer alan sonraki cümleler vahimdir: “Hiçbir şey yapılmazsa, ülkede, hükümeti devirecek iç karışıklıklar çıkacağını düşünüyorlar. Tehlikeye açıklar, çünkü şu anda ekonomik olarak fazla açılmış durumdalar.”

***

Tarih tekerrür etmez, kendini yinelemez. Ama benzerlikler öğreticidir. Özneler yerinde duruyor. ABD bölge ile ilgili heveslerini kuvveden fiile dökmüş durumdadır. Suriye’de sanki bir “dejavu” yaşanıyor. İçeriden darbelemeler, iç savaş işe yaramamış “dışarıdan ne yapılabilir” sorusu gündeme gelmiştir. Sovyetler yok, Rusya devrede, IŞİD adlı Frankenstein yaratıcılarına kafa tutuyor. Kürt meselesi o yıllardaki gibi değil. Irak’ta yarattıkları vahşetin sonuçlarını tartıyor emperyal güçler. Ve Türkiye o yıllarda Sovyet dengesi nedeniyle girmediği maceraya bu kez balıklama dalıyor.

***

Umarız ki Türkiye emperyalist kışkırtmalara güvenerek girilen bataklıkta, yol bulunmaz cangılda kendini yitirmesin. AKP ne kadar kalmışsa aklını başına toplasın. Kalmış mı? Kalsaydı, Meclis Başkanı Küba Devriminin efsane lideri Che Guevara’ya “haydut” demek gibi bir gafa imza atar, bilinçaltını boydan boya tüm dünyanın önüne serer miydi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları