Bağış Erten

İki haftalık kostümlü prova

31 Ağustos 2016 Çarşamba

Olimpiyat bitti, yaz bitiyor biz de kendimizi pek iyi hissetmiyoruz değil mi? O zaman tek çare var, madem sorunlar denizine düştük, futbol yılanına sarılalım. Gerçi biraz da özlemişiz keratayı. “Rezillig”, “kepazelig” gibi kötü esprilerden uzak duruyoruz. Üstelik geçen sezon öyle kötü de kapanmadı. En çok hak eden kazandı. Kimse de öfke nöbetleri geçirmedi. O yüzden bir hasret de oluştu gibi sanki. İki haftalık “kostümlü provayla” açıldı Süper Lig.
Herkes bir bir tartıya çıktı. Avrupa, Süper Kupa derken not defterleri açıldı, eksik hesaplar işlendi, ilk izlenimler alındı ve 10 günlük milli maç nadasına yatıldı. Şimdi herkes muhasebe derdinde. Gedikleri kapatmak için son düzlüğe girdik artık. Peki ne gördük bu iki haftada?

G.Saray’ı beğendim
Açıkçası iyi haberler de var, kötü işler de. Karakterli takımlar da var, eski bildik ezberler de. Bol bol faul, kırmızı kart da var, yağ gibi akan maçlar da. İyi işlenmiş takımlar da var, zar zor teyellenmiş gibi duran futbolcu grupları da. Kaliteli teknik direktörler de var, bildiğini okuyan başkanlar da... Misal ben Galatasaray’ı çok beğendim. Bu zorlukta, bu sıkıntıda çok sıkı bir takım olmuşlar. Bruma’nın dönüşü, geçen seneki transferlerin kıvama gelişi derken bütünlüğü kurmuşlar. Beşiktaş geçen senenin üstüne koymaya çalışacakken Gomez ve Sosa’nın açığını tamirle meşgul. Transferin son gününde anlayacağız ne derece başaracaklarını. Ama temel sağlam. Elbet yürüyecekler. Benim şampiyonluk adayım ise Başakşehir. Evet, aynen öyle! İlk iki haftada Fenerbahçe ve Bursaspor’la oynayıp güle oynaya kazanacaksınız. Üstüne derli toplu oyunun da kralını sunacaksınız. Güzeller içinde daha bunun Konya’sı, Karabük’ü, Osmanlıspor’u var. Ama bir de kötüler var. Başta Fenerbahçe.

Takımlar artıda
Beklentiyle sonuç arasında büyük makas var Sarı-Lacivertlilerde. Trabzon da onca transfer yüzünden sallantılı girdi. Oturmayı bekliyor. Daha sezon başlamadan teknik direktörünü gönderen Adanaspor da pek iç açıcı gözükmüyor. Aslında başka olumlu konular da var. Finansal Fair-Play sayesinde de olsa ikinci kez üst üste toplam transferde artı verdi takımlarımız. Bu önemli.
Ayrıca yeni sezona teknik direktör değiştirerek giren sadece altı takım var. Bu da önemli. Umarız bu başlıklar artar da biraz olsun seyredeğer bir lig izleriz. Başka tutunacak dalımız yok çünkü. Neyse daha çok konuşacağız ayrıntıları. Şu kurtarma sözlüsü dönemi geçince şekle şemale bürünecek her şey. Ama iki konu var ki daha testi kırılmadan uyaralım ki önlem alınsın. Yoksa onca emek heba olacak.

Faulden top oynanmıyor
Geçen Fenerbahçe- Kayserispor yazısında da değindim. Bu lig sert lig diyorlar. Değil kardeşim, değil! Olsa olsa faullü lig denir buna. Verilerle anlatalım. Premier Lig üç hafta, bizimkisi iki hafta, Bundesliga bir hafta oynandı. Türkiye liginin faul ortalaması 30, Premier Lig 24, Bundesliga 25. Ama kart ortalamaları bu faul düzeyini desteklemiyor. Türkiye’de maç başına 3.22 sarı kart çıkarken bu oran İngiltere ve Almanya’da 4. Yani faul fazla ama kart sayısı daha az. Şampiyonluğa oynayan takımların faul oranlarına bakalım bir de. City ile United 9 faul yapıyorlar maç başına. İlk maçlarında Bayern 7, Dortmud 3 faule dek inmiş. Oysa bizde Fenerbahçe ve Trabzonspor 17.5, Beşiktaş 12.5 faul yapıyor. Peki ilk iki hafta Süper Lig’de en az faul yapan takımlar hangisi? En iyi gözüken Başakşehir (11), Galatasaray (9). Bunun bir anlamı olmalı değil mi? Fenerbahçe’yi kötü buluyoruz ya ilk iki haftada. Maçlarında toplam faul sayısı 76! Yani neredeyse iki dakikada bir oyun duruyor! Böyle oyun mu oynanır? Peki ne olacak? Sertlikle faul ayrılacak ve hakemler müsamahakâr olmayacak.

Seyirci fukarasıyız
Düşen seyirci sayısı bu sezon asap bozucu düzeyde. Ama sağ olsun federasyonumuz kıvrak bir kararla sorunu çözüverdi. Birkaç senedir nihayet kavuştuk dediğimiz maçlardaki seyirci sayıları bu yıl açıklanmıyor! Bu sayede hepimiz gerizekâlı olduğumuz için seyirci az mı çok mu anlamamış olacağız! Yahu böyle saçmalık olur mu? Bakın tersine La Liga’da nasıl bir uygulama var. Yayıncı kuruluşun sözleşmeye koyduğu maddeye göre kamera görüş açısındaki karşı tribünlerde doluluk oranı yüzde 75’in altındaysa kulübün yayın gelirinden bir ceza bedeli kesiliyor. Bu oran yüzde 50’nin altına inerse ceza ikiye katlanıyor. Neden böyle? Çünkü yayıncı kuruluş 2.65 milyar Avro saymış haklara. O da kendi malını koruyor. Haksız mı? Biz ne yapıyoruz? Seyirci sayılarını gizliyoruz!

En büyük sorunumuz
Senelerdir en fazla taraftar çekmekle övünen Fenerbahçe’de kombine sayısı yerle bir, açılış maçında tribünlerde geniş boşluklar var, aman n’olacak! Dortmund en ucuz maç günü biletini 16.7 Avro’ya (yaklaşık 55 liraya) satıyor. Sarı-Lacivertliler ise bomboş açık tribüne 81 lira fiyat çekmiş. Boşveeer, kime ne? Gömeriz kafamızı çime, hiçbir sorun görünmez ne güzel. Farkında değilmiş gibi davranmayın. Bu ülkenin en büyük futbol sorunu tribünlerdeki seyirci azlığıdır. Nokta.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları