Barış için müzik

11 Nisan 2014 Cuma

BU ÜLKEDE MUCİZELER DE GERÇEKLEŞİYOR:

Onları görmeden önce seslerini duydum. Cıvıl cıvıl çocuk sesleri. Oyun oynayan, çın çın çınlayan, serçe telaşında sevinç yüklü sesler. Herhangi sıradan bir okul bahçesinden gelen seslerden farksızdı. Ama burası bir okul bahçesi değil, sıradan hiç değildi. Burası Edirnekapı’da, o sıkışık mı sıkışık kentsel dokunun orta yerinde bir vaha: Üç yapı ortasında kalmış bir avlu.
Burası “Barış
İçin Müzik vakfı”. 7-14 yaşındaki çocukların okul saatlerinden sonra gelip müzik eğitimi aldıkları, müzik yaptıkları, çalgılarla bütünleştikleri yer. Dar gelirli, bugüne dek herhangi bir çalgı ya da müzik eğitimi alma olanağı olmayan çocuklara müzik aracılığıyla toplumsal ve kültürel yaşam alanı açan bir “büyülü bahçe!” Avludaki o telaş işe biraz sonra bana bir mini konser verecek olmaları... Onlar hazırlanadursun ben vakfın kurucusu Mehmet Selim Baki eşliğinde merkezi dolaşıyorum.

Toplumsal ve kültürel değişim
Mehmet Bey az konuşan biri. Bir zamanlar Almanya ve Türkiye’de mimarken tüm işlerini feshedip gençlik tutkusu ve düşü olan bu girişimi gerçekleştirmesi 2005’te. (Belki Nevşehir’de daha elektrik bile yokken dedesinin müzik yapması ve bando kurmasının genetik bir rolü vardır bu işte!) Sadece kendi kişisel olanaklarıyla ve eşi Yeliz Baki’nin çalışmasıyla atıldı tohumlar. Yeliz Hanım, her an her yere yetişiyor, kimi zaman haftalarca evlerine gitmeye fırsat bulamadıklarını söylüyor. Öylesine bir adanmışlık!
Önce Edirnekapı Ulubatlı Hasan İlköğretim Okulu’nda solfej ve akordeon dersleri... Derken başka okullardan da istek geliyor. Müzik atölyeleri kuruluyor... 2009 yılında eğitim verilen okullara yürüme mesafesinde bulunan arsalar satın alınıyor... Vakfın merkez binaları inşa ediliyor... 2010’da burada eğitime başlanıyor...
Dolaştıkça çalışma kabinleri, solfej sınıfları, gösteri ve grup çalışma salonlarını kütüphane ve yemekhaneyi görüyorum. Her yerde çalışma var. Öğretmenler konservatuvar öğrencisi ya da yeni mezun ve hepsi gönüllü... Her yerde ablalar ağabeyler, küçükleri çalıştırıyor. Personel, çocukların velileri... Yemekhanedeki emektarlar, sanki tüm çocukların anneleri...
Önce sadece akordeon, sonra flüt... Sonra bunlara keman, viyola, çello, piyano, perküsyon, kontrbas, klarnet, trombon, trompet, tuba ve korno gibi enstrümanlar da ekleniyor. Çocukların çoğu birkaçını çalıyor.
Gezim sırasında büyük küçük herkes bana yaşadıkları değişimi, gelişimi, hayatlarının nasıl zenginleştiğini anlatıyor... İçlerinden biri: Ben hem öğrenmenin hem de öğretmenin keyfini yaşıyorum diyor. Yalnız çocuklar değil, aileler de değişiyor. Komşular da... Mahalle de... Altını çiziyorum.
Anlatmalarına çok da gerek yok, çocukların birbirleriyle, ablalar ağabeylerle ilişkileri, aralarındaki sevgi, dayanışma, olumlu enerji gözle görülür, elle tutulur somutlukta!

Sevinç, coşku, kıvanç...
İlk önemli kazanımları 2009’da: “Urban Age” (Kentsel Çağ) Ödülü...
2011 İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın yönlendirmesiyle, Venezüella’daki El-Sistema ile ilişki kuruldu. El-Sistema’nın yöneticileri Edirnekapı’ya taşındı, vakfa hayran kaldı... Barış İçin Müzik ile El-Sistema öğrencilerinin katılımıyla 200 kişilik ortak Venezüella- Türkiye Çocuk Orkestrası’nı kurma kararı alındı...
2012’de “Barış İçin Müzik Vakfı” 29 Avrupa ülkesinin yer aldığı Sistema Europe’un üyelerinden biri oldu. Geçen yaz Salzburg’da ve Viyana’da çaldılar! Ayrıca Türkiye içinde de çeşitli konserler verdiler, veriyorlar...
2013 yılından bu yana İKSV, Barış İçin Müzik Vakfı’na hem kurumsal olarak hem de Lale Kart üyelik programıyla eğitim alanında destek veriyor... 21 Nisan’da İş Sanat’ta ve 10 Haziran’da İstanbul Müzik Festivali’nde Zorlu’da çalacaklar. Ayrıca bu yaz El-Sistema Avrupa Orkestra Kampı da İstanbul’da yapılacak...
Onları ziyaret ettiğim günün sonunda bana verdikleri o mini konserde ağlamamak için gözyaşlarımı zor tuttum. En karanlık günü aydınlatacak nitelikteydi. İçimden bir tek dilek geçti: Geleceği dönüştüren bu çocuklara daha çok destek, daha çok bağış! Hepinizin gözü, dikkati, yüreği onlarla olsun. Ancak o zaman yüzlerce değil, binlerce çocuğa ulaşabiliriz!
Edirnekapı’dan nitelikli müzik yükseliyordu. Şefleri 22 yaşındaki Guatemalalı Samuel Matus’tu. Yaşamı sevgiyle, dürüstlükle, akılla, duyguyla, düş gücüyle kucaklamış minicik kollar, eller, koca çalgılarla bütünleşmişti. Olanaksızı olur kılma gücüyle dolu ışıl ışıl gözler... Hayat güzeldi. Türkiye muhteşem!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları