Hikmet Çetinkaya

ABD ve Rusya, PYD’yi koruyor...

03 Eylül 2016 Cumartesi

Bir zamanlar masal ülkesinde yaşıyor, pembe düşler kurarak, “Arap Baharı” umutlarıyla yaşıyorduk...
O günler çok gerilerde...
İnsanlık tarihinde, vahşi dünya düzeninin ayakta kalması, kapitalizmin kök salması için ağır suçlar işlenmiştir... Ama bir süre sonra unutulup gider tarihin o kanlı sayfalarına yazılsa bile.
Bir dönem İsrail’in başını giderek sıkıştırmaya başlayan Filistin’in güçlenmesinden kaygılanıp din kardeşliği adına Hamas’ın sırtını sıvazlayan, liderini Türkiye’de “devlet başkanı” gibi ağırlayan biz değil miydik?
Dünyanın başına bela olan Taliban’ın, Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgalinden sonra ABD tarafından kurulduğunu ve eğitildiğini çoktan unuttuk.
Komünizm tehlikesine karşı kurulan bu kanlı örgüt dünyanın başına bela olurken, El Kaide sahneye çıkarıldı emperyalizmin ağababası tarafından.
Bunların sonunda hem Afgan hem de Pakistan halkı, cemaatler, mezhepler, aşiretler savaşının ortasında buldu kendini.
Kin ve intikam duyguları alevlendi, köktendinci terör örgütleri çoğalmaya başladı.
Biri bitti biri geldi ardından...
Eski Sovyetler Birliği bölgesinde “kırmızı-turuncu karanfil devrimi” adı altında yapılan operasyonlar, “Arap Baharı”na hazırlıktı aslında.
ABD ve İngiltere’nin Irak’ı işgali, demokrasi yalanı, sahneye konulan bir oyundu, çok yazılıp çizildi...
Emperyalist güçlerin çıkar amaçlı bu kanlı oyunları, demokrasi, temel hak ve özgürlükler masalıyla yoksul halklara yutturuldu.
İç savaşlar, oluk oluk akan kan...
Aslında bu saydıklarımın hiçbirisinden Türkiye sorumlu değildir...

***

Emperyalist ülkelerin demokrasi getireceği sözüyle işgal ettiği topraklar yoksul güney dünyasıdır.
O ülkelerin hepsinde işgal sonrası iç savaşlar çıkmış, kan gövdeyi götürmüştür.
Terör buralarda doğmuş, gelişmiş ve dünyayı sarmıştır. 5 yıl önceye değin IŞİD adında köktendinci bir terör örgütü yoktu, onun gelişmesini sağlayan gruplar vardı...
Irak, Suriye, Libya, Afganistan, Pakistan iç savaştan, kan gölünün bataklığından kurtulamıyor... “En altta kalanın canı çıksın” yöntemi bu saydığım ülkelerde yaşam biçimi olarak görülüyor.
Çağdışı yok etme güdüleri, dış ülkelerden cihatçı göçü, geçit yolu olarak Türkiye’yi kullanmaları...
Bunlara tanık olduk toplum olarak!
İçimizi sürekli kanatan acılar, insanlığın gidişatı; komşumuz Suriye’de yaşananlar; Türkiye’nin Rusya’yla ilişkilerinin düzelme eğilimi; IŞİD’in dizginlenmesi için yapılan kara ve hava harekâtı; YPG’nin Fırat’ın doğusuna çekilip çekilmeyeceği...
Bu konuda ABD’nin sözü var Türkiye’ye.
Türkiye’nin akıl almaya hiç gereksimi falan yok başka birisinden...
Üst akıl denilenler, Irak bataklığından nasıl çıktılar anımsasınlar...

***

İnsanlığın geldiği bu noktada, acımasız ortamda, oluk oluk kanın aktığı o topraklardan nasıl kaçıp gitti o üst akıl!
Bir daha kara harekâtı falan yapmadı...
Suriye semalarında IŞİD mevzilerini havadan vuruyor sadece.
Tüm bunlar olurken, “özgürlükçü olmayan demokrasi” ya da “yeni otoriter rejimler” Ortadoğu bataklığı, Arap Baharı masalı, bölgede ABD ve Rusya’nın kendi çıkarlarını gözetmesi...
Türkiye’nin “Fırat Kalkanı” operasyonuna hem ABD’den hem Rusya’dan gelen çelişkili açıklamaları, Rakka eleştirileri.
Türkiye PYD’yle ateşkesi kabul etmiyor, Rusya Kürt gruplarını vurmamasını istiyor.
Yani!
Hem ABD hem Rusya PYD’ye dokunmayın mesajı veriyor...
Bu durum Rakka’ya düzenlenecek operasyonu zora sokuyor Türkiye için...
Önümüzde zorlu bir süreç var!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları