Geriye Gidiş Öyle Böyle Değil...

03 Eylül 2016 Cumartesi

Kanun hükmünde kararname kavramının Midhat Paşa’nın hazırlayıp Abdülhamid’in ilan ettiği Birinci Meşrutiyet Anayasası aracılığı ile 23 Aralık 1876’da hukukumuza girdiğini biliyoruz. Abdülhamid’in Midhat Paşa’yı azlederek boğdurup anayasayı askıya aldığını da.
Peki, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) “ileri demokrasi” ve “hukuk devleti” sürecinde uygulanmakta olan (?) 1982 Anayasası’ndaki kuralların, ilk anayasada yer alan hukuk anlayışından geride olduğunu biliyor muyuz?

***

O dönemde sözün gelişi yasama yılı 4 ay sürüyor, kasım başında başlayıp mart başında bitiyordu. Ulaşım olanaksızlığı nedeniyle yolculuklar ya at ya da araba ile yapılabiliyordu. Uzaklıklar da dikkate alındığında “bugün çağrı yapılıp yarın toplanma” olanaksızdı.
Kanun hükmünde kararname, o ortamda gündeme geldi.
Ama 1876 Anayasası, 36’ncı maddesinde dört sınırlama getirmişti.
1- Devleti tehlikeye düşüren ya da genel güvenliğin bozulmasına yol açacak bir girişim olmalıydı.
2- Meclis tatilde ve hemen toplanarak yasa çıkarması olanaksız olmalıydı.
3- KHK, Meclis’in ilk toplantısında karar verene kadar geçici olarak uygulanmalıydı.
4- KHK, anayasaya aykırı hükümler içermemeliydi.

***

1921, 1924 ve 1961 anayasalarında KHK’den söz edilmiyordu. Çünkü anayasadaki “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisi’nindir. Bu yetki devredilemez” maddesinin laf olsun diye konulmadığının bilincindeydiler.
KHK, anayasaya 12 Mart 1971 ara ve kara rejiminin değişikliği ile girdi. Ama o bile bugünkünden ilerideydi. Kişi ve konut dokunulmazlığı, özel hayatın korunması, bilim ve sanat özgürlüğü, basın özgürlüğü ile gazete ve dergi çıkarma hakkının da aralarında bulunduğu “Temel haklar” ile “Kişinin hakları ve görevleri” alanlarında sınırlayıcı düzenleme yapılmasını yasaklıyordu.
Dahası, KHK’ler için Anayasa Mahkemesi’nde iptal davası açılmasına da izin veriyordu.
Sivil sıkıyönetim demek olan “olağanüstü hal” kavramı, ancak 1982 Anayasası ile keşfedileceğinden düzenlemede yer almamıştı. Evren Anayasasıyla KHK’ler hakkında iptal davası açılmasının da önü kesildi.

***

Milletvekillerinin yasa yapma yetkisinin ellerinden alınmasına gösterdikleri tepki de, 102 yıl öncesinden bile geriye gitmiş durumda.
Milletvekilleri Meclisi’nin (Meclis-i Mebusan) 9 Haziran 1914’teki oturumunun tutanaklarından milletvekillerinin, geçici yasaları zamanında sunmamasını eleştiren ve anayasaya aykırı olduğunu söyleyenler ile yetkilerine müdahale edilmesinden şiddetle yakınanlar olduğunu okuyoruz.
Günümüzde ise özellikle iktidar milletvekilleri, ilk KHK üzerinde partilerinin sözcüsü konuştuktan sonra, hükümet temsilcisi bakan ile partilerinden olan komisyon başkanının ortadan kaybolmasını içlerine sindirip tatile çıkabiliyorlar.
Doğaldır ki geçici süre için kalıcı değişiklikler yapmanın anayasaya aykırı olduğunun ayırdındalar ve yasalaştığında iptal davası için başvuru yolunun açılacağını da biliyorlar.
Sözün kısası geriye gidiş, öyle böyle değil...

***

Önceki yazı daha da uzamasın diye eklemediğim bir ayrıntıyı da yazayım.
Abdülhamid, kadınların çarşaf giymesini yasaklayan ilk ve son Osmanlı padişahıdır.
Erkekler de giyip kadın kılığında sızarak suikast düzenlerler korkusu yasağın nedeni olarak gösterilir.
Tesettür yandaşlarına iletirim.

***

Ayrıntı için not: Prof. Dr. Suna Kili, Osmanlı ve Türk Anayasaları, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, Mayıs 1980  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları