Faşizmin adası

03 Eylül 2016 Cumartesi

VENtotene

Akdeniz’in harikulade cennetlerinden Capri’ye uzak olmayan bir ada burası…
Ama Ventotene bir cennet değil, faşizmin tutsakları tarafından cehennem olarak yaşanmış. Mussolini döneminde burası bir “şeytan adası” olarak anılmış.
“Şeytan adası” Ventotene de üç gün geçirdim… Mussolini zamanında “sürgün yeri” olarak kullanılan adada kaldığım sürece -eğer mümkünse!- “zulüm” kültürüm katlandı…
Uzaktan devasa bir balinaya benzeyen bu üzerinde sayılı ev olan çıplak adaya; Napoli ile Roma arasındaki sahil kenti Formia’dan arabalı vapur (2 saat) ya da deniz otobüsü (1 saat) ile varılıyor.
Halen su sporları ve yelkenciliğin yanı sıra üst düzey entelektüel turizm ile geçinen adaya daha yaklaşırken karşınıza önce tepesinde heybetli bir hapishane olan Santo Stefano adası çıkıyor.
Aralarında yalnız 1 millik mesafe bulunan Santo Stefano ve Ventotene’nin ikisi de volkanik adalar. Zamanında aynı kara parçasına aitmişler. Sonra koparak ayrılmışlar.
Ventotene kara volkanik yapısı kadar rüzgârıyla da meşhur. Kasvetli kış aylarında vahşi volkanik kayalar üzerinde ıslık çalarak esen rüzgâr hiç durmazmış.
Yerel diyalektte “rüzgâr tutan” anlamındaki “Ventotene” ismi buradan geliyor.
Adanın tarihi VIP sürgünü, aşırı aşne fişneye düşkün Sezar’ın kızı prenses Giulia olmuş.
Sonra onu başka bir Roma İmparatoru, Caligula’nın annesi Agrippina izlemiş…
Zulmün tarihi burada anlayacağınız çok eski. Roma imparatorlarına dek uzanıyor.

Baş sakınca ‘kültür’
Bazı coğrafyalarda zulüm böyle nesilden nesile devrediliyor. Kendisine eski Roma’yı kılavuz edinen Mussolini de “tehlikeli” saydığı isimleri, İtalya’nın işte 22 yıllık uzun faşizm serüveni boyunca buraya tıkmış.
Avrupa Birliği projesi kurucularından tamı tamına yedi dil bilen Altiero Spinelli mesela…
Önce bir posta 11 yıl hapis yatmış. Sonra aftan yararlanıp serbest kalacakken bu defa bizzat “Duçe” tarafından “devlet güvenliğine tehdit” addedilerek 5 yıl da hiç mahkemeye çıkarılmaksızın bu “şeytan adası”na yollanmış.
Faşizmin bir diğer özelliği de bu. “Keyfi” olması.
Mendil denli küçük bir ada için umulmadık zenginlikteki Ventotene kütüphanesini yöneten Paolo Cutulo bunları bana anlatıyor...

Sürgün kıstasları
Lafa girerken daha Türkiye’deki gelişmeleri büyük endişeyle izlediklerini belirten Cutulo, gördüğüm kitaplığın tamamının aslında çok daha kapsamlı olduğunu; Ventotene sürgününden gelip geçen kalburüstü aydınların arkalarında 3 bin küsur ciltlik “seçme” bir koleksiyon bıraktıklarını ama tarihi değeri olan bu koleksiyonun 700 nüfuslu adadan alınarak Milano’ya taşındığını söylüyor.
Spinelli’nin yaşamından on yıllar götüren suç, aslında yalnız “komünist bildiri” dağıtmakmış. Hepsi bu.
Kütüphane müdürü Cutulo, Ventotene’nin belge değerindeki ciltler dolu faşizm kitapları arasından birini çekip çıkarıyor. Ve Altiero Spinelli’yi “şeytan adası”na sürgün ederken tutulan polis raporlarını bana gösteriyor:
“Spinelli fişlenmiş bir komünisttir” diyen “gerekçeli” rapor ekliyor: “O ıslah olmaz biri ve tehlikelidir. Zeki ve kültürlüdür. Hitabeti güçlüdür. Aktif, yıkıcı propaganda yapacak yetenektedir.”
“Gördünüz mü?” diyor Ventotene adasının baş kütüphanecisi; “Spinelli’yi özetle buraya fazla zeki ve kültürlü olduğu için yollamışlar. Zekâ ve kültürü açıkça ‘tehlikeli’ saymışlar.”
Ventotene de geçirdiğim üç gün faşizm üzerinde doktora yapmak gibiydi. Anlatmak istediğim daha çok şey var. Onlar da yarına.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları