Şarabı geçip şurupta boğulmak!

11 Eylül 2016 Pazar

Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, bir yasa taslağı hazırladı. “Üretim Reformu Paketi” başlığını taşıyan taslak yasalaşırsa, mısırdan elde edilen NBŞ’nin (nişasta bazlı şeker) zaten dünya ortalamasının on katı olan Türkiye’deki üretimi kotaya bağlı olmaktan çıkacak.
Kadim beyaz şekerimizi üreten pancar çiftçisinin gırtlağı kısıtlı kotayla sıkılırken başta kimyasal gıdada dünya devi Cargill ile beş adet NBŞ firması ülkeyi ve tabii halk sağlığını kısıtlamasız, kotasız ürettikleri zararlı şekerle boğacaklar!
AKP döneminde iki katına çıkarılan NBŞ kotasından dolayı Türkiye’de, 14 yıldır 407 bin hektar alanda 22 milyon pancar ekimi yapılamadı.
Yaklaşık 75 bin tarım işçisi işsiz kaldı ve 5.3 milyar dolar zarar edildi.
NBŞ’lerin kotasız üretilmesi, bu zararı kaça katlar... Artık üç harfliler bilir.
Her şeyi bir yana bırakın, bu yasa taslağı bu ülkede yaşayan insanların, doğan bebelerin sağlığına “tabaktaki suikast”(*) niteliği taşıyor!
Çünkü nişasta bazlı şeker dedikleri madde; başta diyabet pek çok hastalığa yol açtığı gibi, sindirim sistemindeki kanser hücrelerini besleyen ve büyüten bir zehir!

                                                        ***

Oysa işlenmiş gıda denilen ve imrendirici reklamlarla hem çocuklara, hem de büyüklere şapır şupur yedirilen tatlı, tuzlu tüm sanayi yiyeceklerinde, konservelerde; hatta pastaneden aldığınız pastalar, çörekler, baklavalar ya da dondurmalarda şeker yerine NBŞ kullanılıyor. Çünkü Cargill gibi dünya devlerinin burnuna halka taktığı (artık neyin karşılığındaysa!!!) hükümetlerin işbaşında olduğu ülkelerde yiyeceği çoook ucuza tatlandırıyor, yiyeni de çaktırmadan zehirliyor!
Cicili bicili paketlerin “içindekiler” bölümüne okunamasın diye miniminnacık harflerle yazılan “früktoz ve glikoz şurubu” maddesi, NBŞ’nin “simya”cası oluyor.
Türkiye’de nişasta bazlı şekerler mısır nişastasından elde ediliyor. Mısır glikozunun früktoz oranı yüzde 42 ila 55 arasında olduğu için, yüksek doz anlamında HFCS diye anılıyor. Ve şimdi sıkı durun:
ABD’deki Center for Science in the Public Interest (CSPI) örgütü, 2006 yılında HFCS elde etmek için kullanılan mısırdaki en az bir enzimin GDO olması gerektiğini, yoksa bu oranda früktoz vermeyeceğini, dolayısıyla mısır şurubunun doğal sayılmayacağını açıkladı...
Yani kimse çıkıp da Türkiye’deki mısırın GDO’suz olduğunu iddia etmesin, başka türlüsü zaten yüksek dozda früktozlu glikoz şurubu vermiyor.
Zaten ne doğalı, ne yapayı, damardan zehir bir kimyasaldan söz ediyoruz!

                                                      ***

Nobel ödüllü Otto Warburg’un 1960’lardaki çalışmalarından yola çıkan Nobel ödüllü onkolog Luc Montagnier ve daha pek çok bilim insanı; kanserin metabolik bir hastalık olduğunu, kanserli hücrelerin genelinde glükozdan, özellikle de oksijen oksidasyonuna gereksinmeden emilen glikoz şurubundan beslendiğini ortaya koydular. Ve şimdilerde, kanser hücrelerini aç bırakarak öldürmeyi hedefleyen glisemi düşürücü bir tedavi üstünde çalışıyorlar.
NBŞ’nin tetiklediği hastalıklar arasında karaciğer ve pankreas kanserleri ön sırada.
Avrupa’da işlenmiş gıdalara giren NBŞ oranı, yüzde 5’le kısıtlı.
Zaten normal şeker fiyatı da salt mısır şurubuyla rekabet edebilsin diye düşük tutuluyor.
Türkiye, ABD’den sonraki ikinci büyük NBŞ üretici ve tüketicisi. İşlenmiş gıdalara giren mısır şurubu oranı da tıpkı şirketlerine teslim olduğu ABD gibi serbest atış...
Hükümetlerin yaşamsal ihtiyaç, çünkü gıda demek olan tarımını, hayvancılığını; dolayısıyla halkının sağlığını Monsanto, Cargill gibi şirketlere pazarladığı yerlerde, iş bilinçli insanlara düşüyor.
Siz siz olun, çocuklarınızı mümkün olduğunca hazır gıdalardan uzak tutun, kendiniz de uzak durun. Tatlınızı, tuzlunuzu evde yapın. Gazlı ve tatlı içecekler almayın. Limonata yapın, şerbet yapın, su için.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kızgın Boğa 21 Nisan 2024
Kıyamete hazırlık 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları