Şiddete Sürüklenen Toplum…

14 Nisan 2014 Pazartesi

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Büyük Millet Meclisi içinde saldırıya uğradı. Olaya hazırlandığı çok açık birisi attığı yumrukla ülkenin nereye götürüldüğünü kanıtladı: Şiddet toplumuna. Şiddet artık buralara geldi. Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın “Geçmiş olsun” telefonları elbette yeterli olmamıştır. Olay kişisel bir kazaya uğrama değildir, kasıtlı bir demokrasi suikastıdır. Devlet ve hükümet en sert tutumla olaya müdahale etmeliydi. Edilmedi. Nilgün Cerrahoğlu konunun bu yanına çok doğru değindi.
Şiddet artık toplumun her alanına yayılmıştır ve kabul görmektedir. Nasıl mı?

***

Fenerbahçe-Galatasaray derbisi. Melo (GS) Emre’nin (FB) peşinde, onu sinirlendirmeye çalışıyor. Niyeti belli oluyor ama faul sınırlarını da biliyor. Amaç, Emre’nin yanlış bir tepki vermesini sağlayıp oyundan attırmak. Emre bunu anlıyor ama dayanamıyor, yanlışı yapıyor, oyundan atılıyor. Melo dilini çıkarıp “gördün mü, seni attırdım” demeye getiriyor. İkisi de önemli oyuncular ama Melo’ya verilen görev bu. Futbol buralara gelmiş durumda. Trabzonspor ile Fenerbahçe artık futbol oynayamaz duruma gelmiş. İlişki kan davasına dönmüş.
Şiddet artık toplumun her alanında egemen.
Neredeyse her gün, bir aile içlerinden biri tarafından silahla vurularak inanılmaz bir felaket yaşıyor.
Her gün -artık neredeyse değil- bir kadın öldürülüyor ya da öldüresiye dövülüyor.
Şiddet, toplumun sorun çözme yöntemi olmuş. Toplum buna alıştırılmış ve şiddet meşrulaştırılmış.
Öfke, şiddet, güç kullanma toplumun her alanında üstün gelme, haklı olduğunu kanıtlama, doğru bildiğini yapma yöntemi olmuş durumda.
Üstelik, bunu yapanlar doğru bulunuyor, haklı bulunuyor, taraftar topluyor, yandaşlar kazanıyor.
Bu durumda saldıran kazanıyor, savunan kaybediyor.

***

Siyaset alanına öfkeyi ve şiddeti yöntem olarak sokan ve bunu savunan Başbakan’dır.
“Öfke bir hitabet biçimidir” demişti. Orada kalmadı, öfkeyi, şiddeti, saldırıyı bir politik yöntem olarak kullandı. Hem kendisi kullandı hem de partisini o yönde teşvik etti. Bu yolda kendisini kabul ettirdi. Hem içerde, hem dışarda bu yolu kullanarak kendisine bir kimlik yarattı.
Başbakan, öfkeli, kızdığı zaman aklına geleni söyler, içinden geleni yapar, unutmaz, geri adım atmaz, iradesi güçlü bir kişiliktir.
Bu kişiliği politik kimliği yapan Erdoğan, bu kimlikle kazandığını gördü ve bunu sürdürdü.
Toplumun şiddete dönük yanı bu etkiyle güçlendi, herkes bu etkiyi kendi gücüne, kendi tipine göre yorumladı. Böylece şiddet bir sorun çözme yöntemi olarak toplumsal kabul gördü.
Bu olaylar birbirinden bağımsız değildir. Polis şiddetinin kaynağı da budur, kentlerde yaygınlaşan şiddetin toplumsal kaynağı da budur.

***

Uygarlık, haklı ve güçlü karşı karşıya geldiği zaman ortaya çıkar.
Uygar kültürde haklı güçlüden korkmaz, hakkını savunur ve alır.
Uygar olmayan kültürde haklı güçlünün yumruğu altında ezilir ve haklı iken haksız olur.
Seçimler yapıyorsunuz. Bakın bakalım, haklı olan mı kazanıyor, güçlü olan mı?
Sabahtan akşama çalışıyorsunuz. Haklı olan mı kazanıyor, güçlü olan mı?
Toplumunuz haklı olanın peşinden mi gidiyor, güçlü olanın peşinden mi?
Topluma egemen olan haklılık mıdır, güçlülük mü?
Geleceğiniz bu sorunun yanıtındadır.
Başınıza gelen de gelecek olan da kendi seçiminizdir.
Gerçek bu…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Istakozun intikamı! 22 Nisan 2024
Özeleştiri?... 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları