Riyakârlığınız batsın!

22 Eylül 2016 Perşembe

Canım arkadaşım, canım kardeşim Tarık Akan’ı sonsuzluğa yolcu ettiğimiz günden bu yana riyakârlığınız batsın diye haykırmamak için kendimi zor tutuyorum.
Çoğu televizyon kanalı Tarık Akan’ın önemini, o ölünce anımsadı. Halkın onu bunca bağrına bastığını görünce o televizyon yöneticilerinin kafasına taş düştü.
Hele o “Vah vah çok genç gitti, daha yapacağı çok önemli işler vardı” diye habire tekrarlanan o sözcükler! Ne utanmaz insan bunlar! Bu adam bütün o önemli belgesellerini en zor koşullarda etinden canından vererek şu son 15 yılda çekti. Televizyonlara satmaya çalıştı. Üstelik bunu ticaret olarak değil, inandığı ilkeler doğrultusundaki STK’lere katkı olarak istedi... Hiç ama hiçbir televizyon kanalı oralı olmadı. Bedavaya verirsen belki (evet belki) gösteririz dediler.
Çünkü korktular. Tarık Akan muhalif ya! Tarık Akan’ın filmlerini belgesellerini gösterirsek, hükümetle aramız açılır diye korktular! Tarık Akan’a herhangi bir yer açarsak, iktidarın gadrine uğrarız diye korktular!

***

Onun inancını sorgulayıp cenaze namazını tartışma konusu edenlere söyleyecek hiçbir lafım yok. Onları insandan kabul etmiyorum...

***

Kendi kafalarında şablona uymadığı için devrimciliğine söz edenlere en güzel yanıtı, geçen pazar Işıl Özgentürk vermişti. Anadolu insanını, Güneydoğu insanını anlattığı filmleri izleyerek Kürt gerçeğini tanıdı bu ülkenin çoğu kitleleri...
Onu uğurlarken HDP resmi olarak temsil edilmemişti. Ama kimsenin kuşkusu olmasın, o partinin tabanı oradaydı. Başkanları değilse de parti tabanı “Sürü”yü, “Yol”u izlemişlerdi.
Devlet erkânından, hükümetten kimselerin uğurlamaya katılmamasında şaşılacak hiçbir şey yok. Belki de gelebilecek tepkilerden korktukları için katılmadılar... Olabilir... Bunu anlayabiliyorum.
10. Cumhurbaşkanı Sezer’den “sokaktaki adama”, partiler üstü halkın katılımıydı o uğurlama...
O sevgi seli ne yakışıklılığı ne de solculuğuyla ilgiliydi. O sevgi seli insan olmakla, dürüst, namuslu, halkın içinden gelen bir aydın, vatan sevgisi, gelecek umudu ve bu yurdun insanı olmasıyla ilgiliydi.
Bunları söylemeden başka hiçbir şey söylemek istemedim.

***

Taşları bağlayıp, köpekleri serbest bırakmak
Şortlu kadına tekme konusuna gelince...
Sayın Bakan’ın, kılık kıyafet nedeniyle uğradığı mağduriyeti dile getirip şortlu kadınla kurduğu empati gayet güzel. Teşekkür ediyoruz.
Ancak vurgulanması gereken bir nokta var: Sayın Bakan’ın başörtüsünden dolayı eğitimde uğradığı haksızlık baskıcı devletin bir zorlamasıydı. Oysa otobüste yaşanan olay kışkırtılan, manipüle edilen, her fırsatta ahlak polisliğine özendirilen kitle içinden kendini erkek sanan birinden gelen bir tepkiydi... Aradaki fark çok önemli...
Bu nedenle, şunu unutmamak gerek: Taşları bağlayıp köpekleri serbest bırakıp kadınların üzerine salmak, akıllı bir siyaset değildir.
Devletin başı vapurdan çıkan kadınları ve kıyafetlerini beğenmeyip yorumlar yaparsa, ona biat edenler de şeytan gördükleri kadını tekmelemekten geri kalmayabilir...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları