Çanlar kimin için çalıyor?

24 Eylül 2016 Cumartesi

Mine Sirmen 22 Eylül Perşembe akşamüstü eve döndüğünde merakla sordu:
- Ne oldu? Ahmet ve Mehmet Altan’ı tutuklamışlar mı?
Merakı bu iki gazeteci-yazarın, yazı ve eylemlerine duyduğu sempatiden kaynaklanmıyordu.
En yakınları, dostları, arkadaşları, yıllar yılı, mahkemelerde ve hapishanelerde sürünmüş olan o, aslında kocasının, dostlarının, yakınlarının, bizzat kendisinin ve de tüm toplumun özgürlüğü adına soruyordu bu soruyu.
O, 22 Eylül günü Ahmet ve Mehmet Altan’ın özgürlüklerinin tüm toplumun özgürlüğü olduğunun bilincindeydi.
22 Eylül günü Ahmet ve Mehmet Altan, tüm toplum adına nöbetçi tutuklulardı.
Hukuk devletinin ayaklar altına alındığı, yargı bağımsızlığının çiğnendiği ortamda, aslında bütün bir toplum onlarla birlikte gözaltındaydı.
Evet, bütün toplum, “Büyük Gözaltı”nın yazarının oğullarıyla birlikte, büyük gözaltının mağduru konumundaydı. Yalnız derya içindeki mahiler misali, durumlarının farkında değildiler.
Normaldir, tümüyle su içinde olursanız, ıslandığınızı anlamazsınız. Öyle bir cadı avı ortamında yaşıyoruz ki, Ahmet ve Mehmet Altan’ın başlarına gelenleri toplumun önemli bir kısmı yadırgamıyor bile.
Oysa toplum bu aldırmazlığıyla, çok pahalı ve acı ödeyeceği bir yanılgı içindedir.

***

Toplum şimdi, aniden çalan çanları duyunca, apışıp, “Çanlar kimin için çalıyor?” diye soranların şaşkınlığı içinde. Onlara verilecek yanıt basit:
- Çanlar kimin için çalıyor, diye sorma canım kardeşim! Çanlar senin için çalıyor
Ahmet ve Mehmet Altan’ın özgürlüklerinin gaspedilmesini, yalnızca OHAL’e bağlamak da yanlıştır.
Yargı bağımsızlığının ayaklar altına alındığı yürütmeyle uyumlu yargı arayışının, iktidar güdümünde, taraflı yargıyı egemen kıldığı ortamda, zulmü egemen kılmak için, yurttaşa yargı yolunun kapatılması, iktidarın eylemlerinin yargı denetimi dışında tutulması da zorunlu değil. Yargı bağımsız ve tarafsız olmayınca, OHAL olmasa bile, yargı denetimi de vatandaşın özgürlüğünün güvencesi olmaktan çıkıyor.
Türkiye bu gerçeği, geçmişte yaşayarak gördü, şimdi de yine yaşayarak görüyor.
Yargı bağımsızlığının iktidar yararına ortadan kaldırıldığı bir ortamda, insanlar, işlerinden, özgürlüklerinden, toplumsal itibarlarından, hatta canlarından olurken “neyse, bana bir şey olmuyor” tesellisi içinde olan toplum, aldatıcı bir güven ile hamakatla karışık bir aymazlığın uykusundaydı.
O günlerde, Ergenekon, Balyoz davaları sırasında “neyse çanlar benim için çalmıyor!” aldanışı içinde olanları uyarmaya çalışıp, “Aman aldanmayın! Aslında çanlar sizin için çalıyor” diyen çok oldu.
Şimdi bu uyarıya kulak asılmamasının sonuçlarını yaşıyoruz.
İşinden atılanların, sürülenlerin, gözaltına alınanların, tutuklananların hallerine, kıllarını kıpırdatmadan bakanlar, kendilerini uyaranlara omuz silkerek yanıt veriyorlar:
- Bana ne çanlar benim için çalmıyor ki!...
Oysa yanılıyorlar!
Çünkü çanlar onlar için çalıyor!
Tıpkı, Ergenekon ve Balyoz davalarında Ahmet ve Mehmet Altan için olduğu gibi...
O günlerde, delice çalan çanlar, aynı zamanda Ahmet ve Mehmet Altan için çalıyordu.
Ve şimdi çanlar yine çılgınca çalıyor.
Bu durum karşısında “Bana ne!” deme canım kardeşim! Sakın bana sorma “Çanlar kimin için çalıyor?” diye.
Evet, çanlar senin için çalıyor, tıpkı geçmişte Ahmet ve Mehmet Altan için olduğu gibi...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları