Yardım ve yataklık

25 Eylül 2016 Pazar

Yıllardır ben, “yardım ve yataklık” görevimi ve sorumluluğumu yerine getirmeye çalışıyorum... Bedri Rahmi Eyüboğlu söylemişti: “Ey sanat! Seni bana musallat ettiler! Eğer ben de seni başkalarına musallat etmezsem, yuf olsun bana!”
İşbu sözü öylesine ciddiye alıp benimsedim ki, bıkmadan usanmadan sanata, edebiyata, şiire, tiyatroya, sinemaya, müziğe, hepsinin en niteliklisine elimden geldiğince yardım ve yataklık etmeye çalıştım durdum... Koş o sergiye, koş bu oyuna, oku şu kitabı, dinle şu konseri... Paylaş paylaş paylaş...
Ama gelin görün ki, bugün “yardım ve yataklık” gazetecileri ve yazarları içeri tıkmak için en harika “bahane” oldu çıktı.

İki hastalık
Türkiye’de yazarlara, gazetecilere, yayıncılara, akademisyenlere yöneltilen işkence, dünyanın dilinde! İnanın şu sıralar, bizden kötüsü yok. Böyle olması, kalması için hükümet elinden geleni yapıyor. Neyse ki, Cumhuriyet ve birkaç yandaş olmayan gazete dünyanın tepkilerini duyuruyor, sizler de okuyorsunuz.
İki konu beni çok tedirgin ediyor:
1) Kimi tutuklamalar karşısında gösterilen “Oh iyi oldu, onlar da zamanında neler yaptılar!” tepkileri... Yanlış! Hukuk herkese gerekli. Zaman, intikam, öfke, kin zamanı değil, daha çok hukuk, daha çok demokrasi dönemi. Aksi sadece yaşadığımız travmayı artırır. Gazetecilikten başka amaçlarla “gazetecilik yapanları” meslek zaten ayıklar, dışlar! Lince, intikama, işkenceye, tutuklamaya gerek yok!
2) Haksız yere içeri tıkılmış, işinden uzaklaştırılmış, yüzlerce, binlerce insan varken hep en ünlülerin adının geçmesi; sanki söz konusu sadece onlarmış gibi davranılması içimi acıtıyor. Ama buna bir çare bulamıyorum.
Dönelim yardım yataklık konusuna!..

Yardım ve yataklık nedir, ne değildir
12 Eylül faşist darbe günlerinde “yardım ve yataklık” en sık duyulan sözdü ajans haberlerinde. Bir masaya dizi dizi sıralanmış kitaplar, arkasında birkaç genç... Yardım ve yataklıktan “yakalanan” gençlerin suç aleti diye sergilenirdi kitaplar...
Bugün öyle “ilkellikler” olmuyor. En azından kitaplar sergilenmeyip sadece yazarı içeri tıkılıyor.
Bakmayın dört yıl önce Gülen’e dokunan kitaplar lanetlenip yazarlarına dünya dar edildi ama o “Milattan Önce”ydi.
Şimdi yardım ve yataklık nedir, ne değildir iyice birbirine karıştı!
Örneğin devlet büyüklerinin “aldatıldık, kandırıldık” demeleri yardım yataklık değildir. Ama sokaktaki adamın, gazetecinin, memurun, yazarın, fırıncının, bahçıvanın “aldatıldım, kandırıldım” demesi yardım yataklık suçuna girer. Tıpkı AKP’linin aynı sözü söylemesi suçtan sayılmayıp CHP’linin demesi suç sayılacağı gibi...
“Ne istediler de vermedik” demek; “Biz bunlara araziler verdik, arsalar verdik” demek, zinhar yardım ve yataklık değildir. Ama “Barış istiyoruz... Yeter bunca kan dökülmesi” demek yardım ve yataklıktır.
Ergenekon, Balyoz, Odatv, KCK ve daha nice duruşmada, “Ben bu davaların savcısıyım” demek yardım yataklık değildir ama baskıya uğrayan, yasaklanan Özgür Gündem gazetesiyle dayanışmada bulunmak yardım yataklıktır...
Gelin biz yine sanatta, edebiyatta suç ortaklığına devam edelim... “Ajans haberlerinde kirleniyor insanlık”; “Seviyorum, başka seçeneğim yok./ Yeter, sınama beni!” diyen şair Hicri İzgören’i bilirsiniz...
Siverek doğumlu, yüzü her daim Diyarbakır’a dönük Hicri İzgören’in dizelerinde ise yardım ve yataklıktan sabıkalı olan şiirdir... Çünkü... En iyisi ondan okuyalım:
“masallarımız aynı düşlerimiz bir
aynı ateşin yaktığı ağıtlardan geliyoruz
kentin en uzak köşeleri
hüznün ele verecek seni
öyle mahzun bakma çocuk
‘devletin ve milletin bekası’ zedelenir
orda aşka yardım ve yataklıktan
sabıkalıdır şiir.”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları