Hikmet Çetinkaya

Günah Devletinin Günahkârları...

15 Nisan 2014 Salı

Hesap vermeyeceksin, iktidar gücünü kendi çıkarların için kullanacaksın, baskıcı bir rejime doğru yol alacaksın...
Kimse sana “dur” demeyecek, eleştirmeyecek, medyayı dilediğin gibi kullanacaksın...
Türkiye’yi Ortadoğu’daki diktatoryal rejimlerden ayıran Cumhuriyet kazanımlarını, devrimleri, topal ördeğe benzeyen demokrasimizin bugüne değin ayakta kalmasını da unutacaksın...
Sonra ne yapacaksın?
Yargı bağımsızlığından, hukukun üstünlüğünden söz edeceksiniz!
İslam dünyasını iç savaşlara dönüştüren, işgallerle, mezhep çatışmalarıyla binlerce insanı öldüren o güç şimdi yanı başımızda...
Rüşvet ve yolsuzluk havuzu!
İntikam, öç alma duygusu!
Toplumu ayrıştırma!
Hukuk gücünün iktidar gücüne dönüşmesi! Karşınızda böyle bir fotoğraf var!
Askeri ve sivil diktatoryal yönetimler demokrasi ve özgürlükleri elinizden alır, sizi bir cenderede sıkıştırır.
Bugün yaşamsal alana yönelik bir sınırsızlık varsa bilin ki o ağır aksak yürüyen, ayakta durmaya çabalayan demokrasimiz ileride hiç yürüyemez duruma gelecektir.
Hayata tutunmak, özgürlüğü duyumsamak toplum için önemlidir.
Bir bakarsınız hiç bilmediğiniz acılarla karşı karşıya kalırsınız, gölgelerin derinliklerinde toprak bile uyanırken siz gözlerinizi açamazsınız.
Ne toprağın dilini anlarsınız ne de çiçeklerin gülüşünü.

***

Uykudan uyanıp hayata bakın...
İlkyaz yavaş yavaş sürgün veriyor, toprak uyanıyor, doğa hayatın şafağında kendi türküsünü söylüyor.
Gözlerinizi açın o zaman...
Kalkın, uzun uzun göğe bakın, ağaçlara, kuşlara, kır çiçeklerine...
Paralel devlet, kumpas, çete mete!
Paralel örgüt binlerce kişiyi dinlemiş!
Kiminle dinlemiş!
Polisiyle, istihbaratıyla...
Bu paralel falan değildi, devletin tam içindeydi...
Kalbinde, göbeğinde, ciğerlerinde...
Hani Bavulcu vardı, özel yetkili savcıya bavul dolusu dosyaları götürüp teslim ederken, gazetecilere poz verirken...
Bavulcu o yıllar cici çocuktu, şimdi kötü çocuk!
Polis istihbaratının en başında olanlar, Hrant Dink cinayetinin çözülmemesi için elinden geleni yaparken, yalnızca gazetecilik yapan Odatv’den silahlı örgüt yaratmaya çalışılırken nerelerdeydiniz?
Önüne geleni izlerlerken, ileri demokrasiye ve özgürlüklere doğru yolculuğa çıkmıştınız...
Yetmez ama evetçiydiniz!
Dört yılda değiştiniz, şimdi birbirinizle düşman oldunuz...
Dört yıl önceydi bunlar!
O paralel yapı ve iktidar!
Kardeş kardeş! Sevgi, hoşgörü dağıtarak, Hakan Şükür’ü baş tacı yaparak...
Bakanlar Pelsinvanya’da Fethullah Gülen’i ziyaret edip hayır dualarını alırken.
Bugün yaşananlar, haşhaşi, çete savaşı değil...
İnanan inanır ama ben inanmam!
Devletin göbeğine yerleşmiş bir yapı...
Polisten yargıya; TSK’den eğitime...
Devlet içinde bir savaş!

***

Hayat bir oyun değildir...
Hayat mücadeleyi, demokrasiyi, özgürlükleri, insan haklarını savunmaktır.
Bol tuzaklı oyun, son 12 yılda kamu kurum ve kuruluşlarında “Cemaat-iktidar” birlikteliğiyle başladı.
Ne yazık ki muhalefet partileri bu tuzağın içine çekildi...
Erdoğan, yerel seçimlerden başarıyla çıktı!
Gerçek bu!
Bu sınırsız soygun, vurgun düzeni hayat boyu sürmez demokratik ülkelerde...
Saltanat kayığı su alır!
Bunlardan hem havuz medyası hem de “paralel devlet” elemanı ders almalı.
Çok can yaktınız!
Masum insanların hayatlarıyla oynadınız, günaha girdiniz ama akıllanmadınız.
Tepeden tırnağa kirlendiniz!
Dinleme, fişleme, teknik takip...
Gazetecilere, başkalarına “terörist” diye çakma ad takarak, polisle, savcılarla düzmece kanıtlar çıkararak insanları mahkûm ettiniz.
Haydi söyleyin bana, ne istedilerse veren kimdi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları