Anayasa anlayışı - 2023!

03 Ekim 2016 Pazartesi

Toplum bugünlerde üç ay daha uzatılacağına kesin gözüyle bakılan ve Cumhurbaşkanı’nın bir yıl daha uzatılabileceğinden söz ettiği olağanüstü hal-OHAL koşullarını iliklerine dek yaşıyor.
OHAL ortamında yeni bir anayasa yapılmak isteniyor.

Olağanüstü
Önceden de çok sınırlı olan temel hak ve özgürlükler, OHAL sonucu tümüyle kullanılmaz bir duruma getirilmiş bulunuyor; on binlerce yurttaşın üstelik hiçbir neden gösterilmeden, yaşamı karartılıyor; ekmeği elinden alınıyor.
AKP iktidarında yoğunlaşan hukukun siyasallaşması ve eğitimin dinselleşmesi süreçleri her gün giderek derinleştiriliyor.
Yeni ders yılına da tam bir yönetim kargaşası içine itilmiş olarak başlayan okulların tamamına yakını imam hatipleştirilmiş; hükümet sözcüsü bununla da yetinmiyor medreseleri yeniden açalım diyor. Bununla bile yetinilmiyor; Diyanet İşleri Başkanlığı-DİB, yerleşkesinde açılan ve en kısa zamanda yurdun her tarafına yayılacağı bilinen anaokulunda Kuran öğrenme yaşını üçe, yanlış okumadınız üçe indiriyor. Aynı DİB, ekim ayının ilk haftasını, yani bugünleri, “Camileri hayatın merkezine taşımak amacıyla Cami Haftası ilan ediyor” (BirGün, 29 Eylül).
Valiler hak ve özgürlükleri sınırlamada yarışıyor; içki yasağıyla Yozgat önde koşuyor. Aynı gün muhtarlara OHAL oylaması yaptıran Cumhurbaşkanı, Lozan Barış Antlaşması’na, tamamıyla gerçekdışı bir yaklaşımla kara çalıyor. Başbakan da ayrıntılarına girerek Lozan konusunda Cumhurbaşkanı’na tam destek oluyor, Meclis yeni yasama dönemine müziksiz ve içkisiz bir resepsiyonla giriyor; gerçek resim tamamlanıyor.
Böyle bir OHAL ötesi ortamda yeni anayasa gündemden düşmüyor.

‘Değersiz’ ortam...
Yapılacak anayasa iki değerler dizesine ya da temeline dayanmalıdır. Bunlardan biri Cumhuriyetin değerleridir; ikincisi de en az onlar kadar önemli sayılması gereken ve onları tamamlayan evrensel değerlerdir.
İnsan aklının özgürleşerek gelişmesinin bir ürünü olan evrensel değerlerin başında temel hak ve özgürlükler gelir: Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmelerle çerçevesi çizilmiş bulunan sınırsız düşünce ve anlatım özgürlüğü; kadın-erkek eşitliği; örgütlenme özgürlüğü; hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü; üniversite özerkliği ve bilimsel çalışma özgürlüğü; basın özgürlüğü; ekonomik ve sosyal haklar ve bunların toplum adına ülke yönetimi tarafından güvence altına alınmış olması.
Cumhuriyetin değerleri ise evrensel değerlerin üzerinde yükselir. Bunlar, özgür düşünmenin temeli olan laiklik; evrensel değerlerin ürünü olan ve onları bu topraklarda filizlendirmeye uğraşan eğitim; bilimsel bilginin yol göstericiliği; siyasetin ya da diğer çıkar çevrelerinin oyuncağı olmayan bağımsız ve tarafsız hukuk; Cumhuriyetin kuruluşu yıllarında olduğu gibi, siyasetin dışında ve yurtta barış, dünyada barış politikasının savunucusu askeriye; toplumsal gelişmenin sürekliliğini sağlayacak bağımsız kurumlar olarak özetlenebilir.
AKP, akıl ve mantıkdışı diyerek Avrupa’dan uzaklaşıyor; çok başlı diye ABD’ye karşı duruyormuş görüntüsü veriyor. Uzaklaşma bir coğrafya konusu değil; AKP insanlığın evrensel değerlerinden, hem de çok hızla uzaklaşıyor. AKP yıllardır Cumhuriyetin değerlerinden de sindire sindire uzaklaşıyor.
Kurtuluş Savaşı-Lozan-Cumhuriyet üçlüsü bir bütündür; bu üçlü, ulusal bağımsızlığın ve ülke insanının aklının özgürleşmesinin temelleridir.
AKP Lozan ile birlikte gerçekte 1923’ü reddediyor; 2023’ü hedefliyor!
AKP’nin anayasa anlayışında ne giderek uzaklaşmakta olduğu evrensel değerlerin yeri vardır; ne de her gün silmekte olduğu Cumhuriyetin değerlerinin!

***

Geçen haftanın yazısında İbrahim Ö. Kaboğlu’nun adı teknik bir nedenle Kabaoğlu olarak çıkmıştır; özür diler düzeltiriz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları