Hikmet Çetinkaya

Cemaat, devlet ve darbe...

06 Ekim 2016 Perşembe

İçinizde, birilerine karşı kin, nefret duygusu varsa; kendi çıkarlarını gözetip belli bir makama gelmek istiyorsa böyle günlerde “sapla saman” birbirine karışır...
Kimileri bu yüzden ortalıkta dolaşıyor, yaftalama işi sürüyor:
“Darbeci, FETÖ’cü!”
15/16 Temmuz’da kanlı bir FETÖ’cü saldırı yaşadık, felaketin kıyısından döndük.
Suçlular kimse yargı önünde adalete hesap vermelidir.
Çünkü yaşadığımız coğrafyanın bugüne dek gördüğü en büyük alçaklığın, ihanetin amacının ne olduğunu 15/16 Temmuz’da hep birlikte gördük.
Devlet bunun için elbet önlem alacak, Fethullahçı terör örgütüyle ilişkisi bulunanlar, devletin duyarlı kurumlarından arındırılıp yargı önünde hesap verecek...
Devletin içine çöreklenmiş olan teröristler ayıklanacak. Kim olursa olsun bu kanlı saldırıyı planlayıp hayata geçirmek isteyen pislikler temizlenecek.
Bir FETÖ algısı yaratılmak istendiği doğrudur. Bu oyuna gelmemek için, her türlü önlemi devletin alması lazım.
Bu algıyı yaratmak isteyenler arasında belli güçler vardır. Onun için bu ihanetin üzerinin örtülmemesi gerekir.

***

Bu kadim topraklarda yaşayan insanlarımız var, yapılan operasyonlar karşısında tedirginliğe düşüyor...
Yapılması gereken soruşturmaların hızlandırılmasıdır. Adına, ister darbe girişimi ister kanlı ölümcül saldırı deyin hiç fark etmez.
Kanlı saldırıyı planlayanlar ve düğmeye basanlar en kısa sürede yargı önüne çıkarılmalıdır. Adil bir yargılamayla bu eli kanlı çetelerden hesap sorulmalıdır. Bu yapılırken kurunun yanında yaş yanmamalıdır.
Yıllardır demokrasimizin ve özgürlüklerin yaşam biçimine dönüşmesini istiyoruz. Laik demokratik sosyal hukuk devletini, bağımsız yargıyı savunuyoruz...
Başta Kürtlerin ve ötekileştirilenlerin bu toprakların asli yurttaşları olduğunu, ayrımcılık yapılmaması gerektiğini anlatıyoruz.
Yürekleri dağlayan, acımasızca işlenen cinayetlerin sorumlularına ulaşılmasını yineleyip duruyoruz.
Sevr’i değil Lozan’ı savunuyor, “Aydınlanmacı ruhun” toplumun tümünde olmasını istiyoruz.
Düşüncenin, ifade özgürlüğünün Türkiye’de kelepçelendiğine tanık oluyoruz. Medya üzerine yapılan baskıların çağdışı olduğuna inanıyoruz.
Biz 12 Eylül darbecilerinin hazırladığı anayasayı yüzde 90 oyla kucaklamış, FETÖ’cüleri devletin en duyarlı kurumlarına devlet desteğiyle yerleştirmiş bir kuşağın bireyleriyiz.
Onları askeri şûralarda terfi ettirenler, istihbarat birimlerine yerleştirenler kimler?
40 yıllık bir süreç ve 15/16 Temmuz 2016...
Kan aktı, şehitler verildi...
Adama sorarlar:
“Darbe yapanları daha düne kadar koruyup kollayan siyasetçilere ne yaptınız şu ana kadar?”

***

Biz 12 Eylül yasalarının “demokrasi” diye yutturulmaya çalışıldığı bir ülkede eşitliğin olmayacağını bilenlerdeniz.
Ülkede acımasızlık sarmalında yasakçı zihniyet hâlâ sürüyor...
Özgürlük bildirisine imza atan akademisyenler işlerinden oluyor, soruşturmaya uğruyor, tutuklanıyor.
Peki, üniversitelerde bilimsel özgürlüğe engel olan YÖK’e niçin dokunulmuyor?
Gazeteler, televizyonlar, radyolar kapatılıyor. Basın özgürlüğü çiğneniyor...
Toplumu bölünmüşlükten kurtarmak, din, dil, ırk, mezhep, inanç ayrımcılığı yapmadan yaşamak o denli zor mu?
Alevilerin cemevlerini ibadet mekânı değil de kültür derneği olarak görmek ne demek oluyor?
Elbet “FETÖ mağdurları” algısı yaratılmak isteniyor, buna bir sözüm yok. Bu yaratılmak istenen algının öteki yüzünde gerçek mağdurlar var.
O mağdurlar kurtarılmalı!
Suçsuz olanlardan suçlu yaratılmamalı...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları