Ha FETÖ, ha M. Metiner

08 Ekim 2016 Cumartesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin cezaevlerinde kötü muamele ve işkence uygulamalarına karşı, bu konuları araştırmayla yetkili bir Cezaevleri Alt Komisyonu var. Bu komisyonun başkanı ise, iktidar partisi AKP’nin milletvekillerinden, eski gazeteci Mehmet Metiner. Metiner, geçen gün, FETÖ üyeleriyle ilgili kötü muamele ve işkence iddiaları konusunda inceleme yapmayacaklarını, bunları cezaevlerinde ziyaret de etmeyeceklerini açıkladı, arkasından da ekledi:
- Darbe gecesi benim insanımı yanı başımda öldürecek. Ben yakaladığım yüzbaşıya iki tokat attım diye kötü muamele yapmış sayılacağım öyle mi? Gözünün altı niye morarmış, diye soruyorlar. Ben kafasını patlatırım o anda. Orada savaş hukuku var.
Mehmet Metiner, bu beyanıyla kimi çevrelere şu mesajı vermiş olmuyor mu:
- Haydi koçum, haydi aslanım, kötü muamele ve işkenceyi dilediğince yap! Atış serbest korkma, arkanda ben varım!
Bu sözlerin neresinden başlamalı bilmem ki?
Bir kere orada savaş hukuku yok. Kaldı ki, savaş hukukunda bile yönetimlerin cezaevlerindekilerin kafalarını patlatmak hakkı yoktur.
Çağdaş dünyada, ister tutuklu ister hükümlü sıfatıyla, hangi suçlamadan ya da karardan olursa olsun, cezaevine düşenin de kimi hakları ve güvenceleri vardır, tıpkı çağdaş insan topluluklarında isterse hain olsun, bütün insanların öldükten sonra gömülme haklarının olması gibi.
Ama Mehmet Metiner kafası bunu kabul etmez.

***

Bakın Mehmet Metiner kafasının yansımaları nerelere kadar varıyor:
Darbe girişimi sırasında ilk çatışmayı başlatan ve yöneten, o sırada da, Astsubay Kıdemli Başçavuş Ömer Halisdemir tarafıdan alnından vurulan (o sırada Halisdemir de darbeciler tarafından şehit edilmiştir) Tuğgeneral Semih Terzi’ye memleketi Erzincan’ın belediyesi tarafından gömülmek üzere mezar yeri verilmiyor. Gerekçe Terzi’nin hain olmasıdır.
Aynı kafa yarın öbür gün, bir başkasını, bir başka gerekçeyle hain olarak ilan edip gömdürmeyebilir.
Demokrasilerden bahsetmiyorum, çağcıl diktalarda bile insanların gömülmesini engelleyen uygulama yoktur. Cenazesini gömdürmeme diye bir yaptırıma diktalarda bile yer yok.
Nefretin bu kadar büyüğü, bir toplum için en ağır cehennem ateşinden bile beterdir.
İşte Erzincan Belediyesi’nin bu uygulaması Mehmet Metiner kafasının nerelere kadar varabileceğinin en güzel göstergesi.
Aynı kafanın örneğini, Kasım 2015’te Trabzon Kapalı Cezaevi’nde intihar eden 14 yaşındaki, Emirhan Nas’ın annesi Semra Omak’ın, “Çocuğum ölürken neredeydiniz? Hepinizden şikâyetçiyim” demesi üzerine kendisine yanıt veren devletin savcısının şu sözlerinde buluyoruz:
- Senin çocuğunu ben mi gözeteceğim? Sen çocuğuna niye sahip çıkmadın? Sen orayı park mı zannettin? Orası eğlence yeri değil, cezaevine girmişse cezasını çekecek.
Bu sayın savcıya, devletin 14 yaşındayken hangi nedenle olursa olsun, alıp içeri tıktığı çocuğun yaşamından sorumlu olduğunu, insanların cezaevlerinde, yargı hükmünü bekler ya da aldığı cezayı çekerken, kötü muamele ve işkenceye tabi tutulamayacağını, tutuklu ve hükümlülerin de, hakları ve güvenceleri bulunduğunu, bunların uygulanmasının da devletin sorumluluğunda olduğunu kim anlatabilecek?

***

İşte Mehmet Metiner kafasının bizi nerelere kadar vardırabileceğinin örnekleri.
Görüyorsunuz ki, FETÖ kafası ile Mehmet Metiner kafasının arasında hiçbir fark yok.
Toplumsal yaşam, demokrasi, hukukun üstünlüğü, adalet, nefret söylemi ve eyleminden kaçınma konularında, ha FETÖ kafası ha Mehmet Metiner kafası.
Türkiye, Mehmet Metiner’in AKP milletvekili olarak görev yaptığı, 15 Temmuz 2016 gecesi FETÖ’nün darbe girişimini atlattı.
Şimdi bunlardan biri hapiste, öbürü ise iktidarda.
Her ikisinin de kafası aynı olunca, hangisinin iktidarda, hangisinin hapiste olduğu neyi değiştirir ki?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları