Erkekler konuşur, kadınlar yapar... (2)

16 Ekim 2016 Pazar

1944 doğumlu Manuela Carmena, büyük burjuva sayılacak bir ailede yetişmesine karşın yoksulların ve emekçilerin haklarını savunmaya adanmış hukukçu kimliğiyle “soylu doğulmaz, olunur” deyişinin canlı kanıtıydı.
1960’lı yıllarda Frankist diktanın sendikaları boğup sendikacıları bazen kim vurduya getirerek ortadan kaldırdığı İspanya’da; emekçilerin “iş hukuku”nu savunan bir avukat ve Franko’ya karşı verdikleri mücadeleyle ünlenen İşçi Komisyonları’nın kurucu üyesiydi.
1981’de, yani İspanya demokrasiye geçtikten sonra başlayan yargıçlık sürecinde, İspanyol adalet sistemindeki Frankist artıkları, ırkçılığı, kadın-erkek ayrımcılığını ve yolsuzluğu temizlemeye çok emek verdi. “Demokrasi Yargıçları” derneğinin kurucuları arasında yer aldı.
HSYK üyesiyken, bitmek bilmeyen kısır genel kurulları, “toplantı sırasında yün örmek” için istediği izinle protesto etti. İzin verilmedi ama toplantılar daha kısa ve verimli hale geldi. Çünkü İspanyol HSYK üyeleri, genel kurul uzarsa Manuela’nın yün yumağını ve şişlerini ortaya çıkarmasından çekiniyorlardı!
Hep uluslararası hukuku, yani insan haklarını savundu. Savaş karşıtlığıyla ünlendi.
Önce ulusal, ardından uluslararası ödüller birbirini izledi. BM misyonlarına başkanlık yaptı. Hiyerarşi basamaklarını birer birer tırmandı ve 2009 yılında emekli olduğunda, İspanya yargıtay başkanıydı.

***

Podemos’un desteklediği Ana Colau’nun Barcelona belediye başkanı seçilmesinden sonra, Madrid daha azını yapamaz, kaybedilemezdi. Manuela Carmena, başta reddettiği belediye başkanı adaylığını sonunda kabul etti. Ön seçimleri yüzde 63 oyla kazanınca, Podemos’un Madrid’de desteklediği aday oldu.
Feminist başkan adayına en sıcak eli Barcelona’nın çiçeği burnunda feminist belediye başkanı Ada Colau uzattı.
İki kadın, adeta Barcelona’nın İspanya’dan ayrılmak isteyen Katalonya başkenti olduğunu unutup unutturarak el ele verdiler. Ada Colau’yu zafere taşıyan “Barselona’yı kazanalım!” sloganından sonra “Ahora Madrid!” (Şimdi Madrid!) diye başladı kampanya. Ve zaman ilerledikçe, “Ahora Manuela” temposuna dönüştü.
Podemos’un olanakları sınırlı, yani parası yoktu. Manuela, uzun toplantılardan olduğu gibi mitinglerden de sıkılıyordu. Çünkü miting ve nutuk politikacılığının, hayatta hiçbir karşılığı olmayan vaizler veren papazlık (siz imamlık da diyebilirsiniz…) mesleğinden farksız olduğunu düşünüyor ve hatta politikanın bir meslek olmaması gerektiğine inanıyordu.

***

Onun felsefesinde her yurttaş belli bir süre, belli bir fikri savunmak ve toplum yararına uygulamaya geçirmek için politika yapabilir, sonuç alınca da çekilirdi. Politika para kazanılan bir kariyer değil, yurttaşın yurttaşlar için çalıştığı ahlaki bir süreçti.
Zaten “umumun hizmetinde bir komşu” diye tanımladığı Madrid belediye başkanlığına da yalnız bir dönem talipti, iki değil…
Seçim kampanyasında kendisine yoldaşlık edenler, yenilikçi ve siyasal alışkanlıkları tersine çevirmek için yola çıkmış Podemos’tan olmalarına rağmen şaşırmışlardı. Miting yapmadan, söylev çekmeden nasıl oy toplanırdı ki? Hele afiş bastırmak, yapıştırmak için bile para yokken, adaylarını kime, nasıl tanıtıp seçtireceklerdi?
Emekli yargıç Manuela Carmena, “Madrid’i nasıl yöneteceğimizi, ne yapacağımızı ve hangi sorunu çözmemiz gerektiğini halk söyleyecek!” dedi. Alt slogan, kendiliğinden doğmuştu: “Dinleyerek yönetmek.”
Mahalle toplantıları, komşu sohbetleri düzenlediler. Seçmenler önce şaşırdı. Karşılarında ilk kez konuşan değil, dinleyen politikacılar vardı. Çabuk alıştılar. Gürül gürül konuşmaya, dertlerini dökmeye ve fikirleri sorulduğu için de çözüm üretmeye başladılar!

***

Üstelik önerileri, “kariyerist politikacılar”ın akıl edebileceğinden çok daha pratik, çok daha mantıklıydı. Çünkü sorunu en iyi bilen onlardı!
Yani matematik bir mantık vardı ortada: Sorunu en iyi bilen, elbette en doğru çözümü geliştiriyordu.
Manuela Carmena, belediye başkanı seçildiği gece Madridlilere şöyle seslendi: “Sizi baştan çıkarmak, aklınızı çelmek istiyorum. Sizi daha adil ve daha eşitlikçi bir toplumun herkesi daha mutlu kılacağına inandıracağım!”
Ve artık 74 yaşında olan bu kadın, 13 Haziran 2015’ten beri Madrid’i tüm dünyada örnek gösterilen bir ahlak, toplumun taraf olduğu bir ortak akılla yönetiyor.
Çünkü politikanın bir kariyer değil, her yurttaşın toplumun yararına çalışması gereken etik bir süreç olduğuna inanıyor.
İspanya’dan sonra Fransa’da yayımlanan “Çünkü her şey farklı olabilir” başlıklı kitabı; başta Türkiye, dünyada politikayı meslek edindikleri için demokrasiyi batıranların yüzsüzlüğüne, bir tokat niteliğinde…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Deli Şair’e vefa 17 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları