Silivri’ye mektup yasaklanırken..

20 Ekim 2016 Perşembe

Roma Film Festivali İtalya’da bu yıl Rebibbia’ya açılıyor. “Rebibbia” adını belki duymuşsunuzdur. “Papa suikastçısı” Ağca’yı da buraya tıkmışlardı.
Rebibbia açık bir cezaevi falan değil. Hırsızların, katillerin, mafyozilerin kapatıldığı bildiğiniz hapishane...
Bu hapishane şimdi işte uluslararası bir sinema festivalinin odağına oturuyor.
Geçen hafta başlayan, bu pazar sona erecek festivalin 3 filmi hapishanede gösterildi. En çok ilgiyle beklenen proje bu gece hayata geçecek ve hapishanede sahneye konan, Dante’nin “Cehennem”ini konu alan bir tiyatro gösterisi canlı web bağlantısı ile festival karargâhı modern sanat müzesi MAXXI’ye bağlanacak.

Hapishaneye canlı bağlantı
Gösterim sonunda konuklar “Rebibbia”nın “mahkûm aktörleri” ile canlı bağlantıyla sohbete girecek.
Hiç şaşırmayın. İtalya’nın yüksek güvenlikli hapishanesi ilk defa bir sanat etkinliğinde yer almıyor.
Dört yıl önce ülkenin en büyük yönetmenlerinden Taviani Kardeşler gene hapishanede, Rebibbia mahkûmlarını aktör olarak oynattıkları bir filmle Berlin Film Festivali’nde “Altın Ayı” kazanmışlardı.
Shakespeare’in “Julius Sezar” oyunundan uyarladıkları “Sezar Ölmeli” isimli filmde, hayatlarında hiç kitap açmamış, tek tiyatro eseri/film izlememiş mahkûmlar rol almıştı.
Kimi on, kimi yirmi, bazıları ömür boyu hapisle yatan bu aktör mahkûmları izleyiciler suçlarıyla değil oynadıkları rollerle tanımışlardı.
“Yarı belgesel/docu drama” bu filmi izlediğimde, mahkûmların üstün sanat yeteneği karşısında şaşmıştım...
Sınırsız güç sahibi Sezar’ın “tiranlaşması” karşısında en yakın çevresi tarafından sarılıp öldürülmesini ele alan film; “güç”, “şiddet”, “kuşku”, “ihanet”, “cinayet” temalarını işliyor, cezaevi koridorları, havalandırması ve tiyatro salonunda çekilen sahnelerde mahkûmlar, çoğu kez gerçek hayatta yaşadıkları duygu/durumları olağanüstü gerçeklikle perdeye yansıtıyorlardı.
Bir “Yeni neo-realizm” örneği olarak görülen Taviani’lerin yapıtı, “cezaevindekiler de insan” ve büyük “insanlık halinin” nihayet parçası mesajını irdeliyordu.
Roma Film Festivali’nin de şimdi üstlendiği misyonu bu.
Festival demirparmaklıklar ardından “insanlık halini” dünyaya taşırken dünyayı da hapishaneye taşıyor.
Etkinlikte Roma yerel otoriteleri, cezaevi yönetimi ve film festivali ile web bağlantılarını kuran Roma Tre Üniversitesi öğrencileri birlikte çalışıyor.
Cezaevinin sanat yönetmeni olarak Taviani’nin filminde de yer alan Fabio Cavalli ise festival projesine öncülük ediyor.

Değişen ceza anlayışı
“Cehennem”in girişini “Buraya adımını atan sen, her umudu bırak!” sözleri ile takdim eden Dante’yi mahkûmlara bu defa yorumlatan yönetmen; “Ceza anlayışı Dante’den bu yana çok değişti” diyor ve ekliyor:
“Cezaevi bir cehennem değil de arafa dönüştüyse, bunu faşizmin yıkılışıyla yapılan demokratik anayasamıza borçluyuz. İtalyan anayasasının 27. maddesi uyarınca: ‘Ceza insanlık anlayışına karşı olamaz.’ Ve cezaların hedefi mahkûmları yeniden eğitmek olmalıdır.”
İşte bu vizyonla cezaevinde şimdiye dek 46 bin kişinin izlediği bir tiyatro merkezi de kuran Cavalli, gazetelerin, kitapların sansürlendiği bizdeki hapishanelerin encamını görse acaba ne der?
Rebibbia, Roma Film Festivali ile İtalya’da böyle gündeme gelirken, Türkiye’de Silivri mahkûmlarına “mektup” dahi yasaklanıyor.
Ergenekon’dan bu yana hep zulümle anılan Silivri Hapishanesi’nden bu kez de mektup göndermek yasaklar kapsamına alınıyor.
Çağlar geçiyor ve dünya değişiyor. Ama bizde “intikam” ve “dişe diş, göze göz” şeklindeki ceza anlayışı hiç değişmiyor.
Neden? Neden biz böyleyiz?
Neden uçakla iki saat uzaklıktaki ülkelerden çağlar geriyiz?
Teknoloji, haberleşme ve iletişim bunca gelişmişken çağların bu uzaklığı neden bir türlü aşılamıyor ve kapanmıyor?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları