Barbarlığı Beklerken

23 Ekim 2016 Pazar

Görüntü ile gerçek arasında fark varsa, aldanma, aldatılma ihtimali de yüksektir. Kuşkusuz aldatılma ile bilinçli suç ortaklığını karıştırmamak gerekir. Her zaman öyledir. Burnumuzu ille de sokmak için çabaladığımız savaş meselesinde de görüntü ile gerçek, aldanma ile suç ortaklığı birbirine girmiş durumda. Görüntü,
bölgede Esad güçleri ile IŞİD, ÖSO ya da adları her neyse cihatçıların savaştığını gösteriyor. NATO ülkeleri doğrudan savaşa katılmak yerine lojistik destekle alandalar. Asıl olarak da diplomasinin karışık manevraları ile savaşı yönetmeye çalışıyorlar. Peki, biz neredeyiz, aldatılıyor muyuz, suç ortağı mıyız?

***

Bölgede uzun zamandır egemenliğini kurmak için çabalayan, adını “bahar” koyduğu bir dizi operasyonla savaşları tetikleyen ABD liderliğindeki Batı, sonunda eski hasmı Rusya ile yeniden karşı karşıyadır. ABD tarafından kışkırtılmış teröristleri yok etmek için mücadele eden Suriye’nin çağrısı Rusya’nın aktif ve etkin müdahalesini hızlandırdı. ABD’nin “ılımlı” etiketiyle piyasaya sürdüğü cihatçılarla işbirliği yaparak IŞİD ve benzerlerini saf dışı bırakmaya, terk etmek zorunda kaldığı “Esad gitsin” stratejisi yerine masada güçlü olmaya ağırlık verdiği anlaşılıyor.

***

Bu arada AKP hükümeti de savaşın dışında kalmak istemiyor. TBMM’nin, Bush cinayetlerine ortak olmama kararını bir hata olarak gördüklerini hep söylediler. Bu kez treni kaçırmak istemedikleri belli. Lojistik destek verdiği ÖSO ile Türkiye de savaş alanında artık. ABD’nin, bir yandan Türkiye’nin hasım ilan ettiği PYD, öte yandan Türkiye destekli ÖSO ile iş görmeyi uygun bulduğu, çelişkileri politik manevralarla çözerek ilerlediği görülüyor. AKP’nin ABD-Rusya anlaşmazlıklarından yararlanarak strateji kurma çabası ise sonucu değiştirmiyor. Filler çatışmasında asli güç olunamıyor. Görüntü gerçeğe dönüşüyor: Savaş, Rusya ile ABD ya da Batı arasındadır. Tehlike de buradan kaynaklanıyor. Çıkarların tetiklediği savaşların nesnel karakteri, ama aynı zamanda “kendiliğindenliği” unutulmaması gereken tarih bilgisidir.

***

Tehlikenin kaynağında yalnızca yeni bir paylaşım savaşını besleyecek ekonomik çıkarlar yatmıyor. Belki de görüntünün, nihayet gerçeğin arkasına, küresel çapta barbarlığın ideolojik yükselişine bakmak daha açıklayıcı olabilir. Barbarlık Batı’da Aydınlanma ile girdiği savaşı kaybetti. Doğu’da ise bilimle ilgisini keserek, kabuğuna çekilerek, Şarkiyata, dogmalara boyun eğerek karanlıkta kalmayı başardı, koyulaştı. Şimdi Doğu’dan, vahşi kapitalizmle işbirliği içinde saldırıya geçmiş durumdadır. Büyük bunalımını, daha kısa aralıklarla girdiği bunalımlarını atlatamayan kapitalizm barbarlığın yükselişinde asli faildir.

***

Barbarlığın tüm dünyada baş hedefi laiklik, seküler yaşam, eşitlik, özgürlüktür. Modern Batı sözde kendini koruma güdüsüyle kapattığı kapıların arkasında yükselen yeni Naziliği gizlemekte zorlanıyor. Atağa geçen muhafazakârlaşmayı seyrediyor, kendini bu duruma uydurmaya, çaresizliğini teorileştirmeye çabalıyor.
Biz de kendi yurdumuzda barbarlığın ilerleyişine nasıl bir kılıf bulacağımızı, hangi başkanlık sisteminin bizi “uçuracağını” tartışıyoruz. Avrupalılardan daha korunmasız olduğumuz bir gerçektir. Bu nedenle olup biteni, gerçekleri görmek istemiyor, barbarlığın yükselişini gözlerimizi kapatarak “önlüyoruz.”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları