Otomania! (4)

25 Ekim 2016 Salı

Türkiye Cumhuriyeti’nin “1” numarası ne demişti? “Tarihte bize ne yaptılar? 1920’de bize Sevr’i gösterdiler. 1923’te Lozan’a bizi razı ettiler. Birileri de Lozan’ı ‘zafer’ diye yutturmaya çalıştı! O anlaşmada masaya oturanlar, o anlaşmanın hakkını vermediler!”
Önceki hafta bir başka konuşmasında da “Fiziki sınırlarımız var, ama gönülde yatan sınırlarımız da var!” Cumartesi günü de Bursa’da şöyle konuştu:
“Tarihin en büyük devletlerinden birisi olan Osmanlılardır. Biz 20 milyon km2’den 780 bin km2’ye geldik. Nereden nereye? Bu devletin sınırlarını gönüllü olarak kabul etmiş de değiliz! Uzun zamandır yaşadığımız kesintisiz savaşların, kayıpların etkisiyle biraz nefes alabilmek için o dönemde buna ‘tamam’ denmiş olabilir. Asıl yanlış, dönemin tartışmalı şartları içinde yapılan bu fedakârlığa teslim olup, devlet ve toplum hayatını buna göre inşa etmeye kalkışmaktır. Biz bunu kabul etmiyoruz. Bu yanlış tarih ve medeniyet algısından vazgeçilmesi gerektiğini söylüyoruz…”

***

20. yy’ın başlarında, İngilizler ve Fransızlar, yöremizde “etnik mozaikleri” kullanarak, “böl ve yönet siyasasını” uyguladılar. Arap ülkelerinde başardılar ancak Mustafa Kemal Atatürk’ü yenemediler.
21. yy’da İngilizlerin yerini Amerikalılar aldı. “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)adıyla bir tezgâhı sahneye koydular. Bizimkini de “eşbaşkan” ilan ettiler. Sonra neler oldu?
Dost ülke Libya’da ayaklanma çıkarıldı. Türk donanması ayaklananlara yardım için Libya’ya gönderildi. Muammer Kaddafi linç edildi. Türk müteahhitleri işsiz kaldı.
Bizimki 2011’de Mısır’a ziyaretinde “laiklik ve demokrasi” derken, 2012’de gidişinde Kuran’dan ayetler okuyor, “laiklik ve demokrasi” kavramlarına değinmiyor, ayaklanmadan sonra “Rabia” işaretini her fırsatta kullanıyordu. Sonrasında, olan Mısır’daki Türk işadamlarına olmadı mı?
“Kardeşim” dediği Beşar Esad ile ailecek Bodrum’da “mavi yolculuk” yaparken, sonrasında Suriye Cumhurbaşkanı’nın muhaliflerine MİT TIR’ları ile silahlar gönderdi. Kürtler örgütlenerek güçlendi. Aşırı dinciler, Esad’a karşı “Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD)” terör örgütünü kurdular.
Suriye karıştı. 2 milyon Suriyeli Türkiye’ye sığındı. Türkiye Irak’tan gelenlerle birlikte sığınmacılara 25 milyar dolar (75 milyar TL) harcadı. Sultan, şimdi çare olarak 711 km’lik sınırı, dünyanın en uzun 3. duvarı ile örtmeye başladı.
Irak’ta yasal Bağdat yönetimi dışlandı. Ortadoğu’da Amerikalıların desteği ile “Büyük Kürt Devletini” kurma peşinde olan Mesud Barzani’yi, son olarak birkaç ay önce Ankara’da “külliyesinde” ağırladı, 2013’te birlikte Diyarbakır’da (!) gövde gösterisi yaptı.
Yasal Irak yönetimini dışlayıp yöredeki petrolü, Enerji Bakanı yaptığı damadının da ortağı olduğu şirket aracılığı ile Türkiye üzerinden pazarlama yoluna gitti. Kandil’deki PKK, Türkiye’de çeşitli terör eylemlerini sürdürüyor. Peki, PKK silahlarının ve Kandil harcamalarının parasını nereden buluyor? Suriye’deki Kürt PYD örgütünün bütçesini kim karşılıyor? Elbette Akdeniz’e ulaşmak isteyen Barzani’den ve ABD’den geliyor!

***

Eskiden şöyle bir halk türküsü vardı: “Rüzgârın eser serin kırların kokusu dolu / Bir kaval çalar hazin hazin tozlanır köy yolu / Aslan yürekli köy yiğitleri kurası çıkar orduya koşar. / Yârin çavuş olur döner geri, ağlama nazlı yâr.”
Günümüzde son mısra artık şöyle söylenir oldu: “Yârin şehit olur dönmez geri, ağla nazlı yâr!”
Fransız Le Monde gazetesinin Türkiye temsilcisi Guillaume Perrier, son yazısında şöyle diyor:“Türkiye politikasında ‘ikili’ oynayıp, kurnazlık ettiğini sanan Amerika’nın bu senaryoyu düşünmesini isterim, doğrusu. Türkiye’de yaklaştığı görülen kanlı bir çatışmanın, bütün dünyayı yakması sandığınız kadar uzak bir ihtimal değil!”
Bir Rus karikatürü de bu gerçeği yansıtıyor!
(Devam edecek)

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları