Bağış Erten

Şikâyet etme, eyleme geç

26 Ekim 2016 Çarşamba

Sıfatımız müştekidir bizim. Sadece mahkeme kapılarında anons edilmekten ibaret kalmayız. Her konuda şikâyet ederiz, hayıflanırız. Eleştiri konusunda sınır tanımayız, ama iş “eylemeye” geldiğinde çok aktif olduğumuz söylenemez. Bir şeyleri değiştirme çabası genelde zor gelir bize. Hele de bu sosyal medya dünyasında, 140 karakterle sinik, depresif ne varsa dökeriz ortaya, iş aksiyona varınca bir “like”ı, bir beğeni dürtmesini bile zor yaparız.
Oysa gerçekten takdir edilmeyi hak edenler var. Müşteki değiller ya da şikâyet etseler de bunu eylemleriyle bir şeyleri düzeltmeye çalışarak ifade ediyorlar. Son derece zor koşullarda yetişiyorlar, ama başarıyorlar. Futbolun spordaki tüm gündemleri yerle bir eden etkisi fazla toz kaldırıyor diye onları görmezden geliyoruz, ama yapmamalıyız. Tamam, popüler olmayabilirler. Ama bu, şapka çıkarma yükümlülüğümüzü ortadan kaldırmıyor.
Farkında mısınız bilmiyorum; futbolun “erillik/maçoluk” konusunda her gün yeni rekorlar kırdığı, birbirlerine bağıran, çağıran insanların reyting topladığı, sirk düzeninde ve düzeyinde yorum programlarıyla prim yapılan bir dönemde kadınlar hiç oralı olmadan sakin sakin ne büyük işler başarıyor. Önce olimpiyat oyunlarında erkek kafilesinden daha kalabalık giderek önemli bir eşiği geçtiler. Şimdi de “sessiz ve derinden” modunda kazandıkça kazanıyorlar.
Kübra Dağlı 20 yaşında tekvandoda dünya şampiyonu oluyor, Şahika Ercümen 110 metre dalışta dünya rekoru kırıyor, Melek Hu Avrupa Şampiyonluğu unvanına erişiyor, Çağla Büyükakçay biraz daha zorlarsa teniste tarih yazıp ilk 50’ye girecek.
Onlar bu seviyelere ulaşırken gündemde kenar süsü olmaktan öteye geçemiyorlar. Bu hiç adil değil. Tamam, futbolu her şeyden çok seviyor olabiliriz. Ama bu kadar kötü yönetilen, kötü oynanan, kötü atmosfere sahip bir şeyi her şeyi ezecek kadar öne çıkarmanın da âlemi yok. Bu kadınlar manşet olmayı, gündem yaratmayı hak ediyor.

Tasdikname vs. Takdirname
Türkiye’de kurum kültürünün nasıl yerle bir olduğuna tanık oluyoruz bol bol. Devletin direnç noktaları eriyor, Demirel’in pelesenk lafı “devlette devamlılık” pratikte sürekli akamete uğruyor. Sadece devlet değil, özel kurumlar da öyle. Bugün şuna destek olan, yarın buna destek oluyor. Bir gün dünya markası yaratacağız diyorlar, ertesi sene üç kuruşluk maliyetleri finanse etmiyorlar. Sürekli bir yap-boz hikâyesi. Ama hepsi öyle değil.
Eczacıbaşı’nın voleybol kadınlarda dünya şampiyonluğu kupasını bir kez daha kaldırması tabii ki tesadüf değil. Daha da önemlisi anlık da değil. Daha ilk günden koydukları hedeflerin yakalanması aslında. Kadın sporuna verdikleri desteğin “hak edişi”. “O kadın benim” adlı reklam filmleri bile reklamdan çok destek kokuyor.
Şampiyonluğu başarının tek ölçüsü olarak görmeyen, Cengiz Göllü gibi bir spor filozofunun önderliğinde yarattıkları mirası kupaların ötesinde bir anlayışla sahiplenen, altyapıda sürekli yetenek üreten, kendi özdeğerlerini her şeyin önüne koyan ve hedef olarak değil sonuç olarak başarılar kazanan bir yapı bu.
Oysa futbolda kurumsallık dendiğinde artık hepimizin midesi bulanıyor. Çünkü kurumsallıktan anlanan bürokrasi, kurum kültüründen anlanan ise muhafazakârlık haline gelmiş durumda. Konuşmuyorlar, işlemiyorlar, paylaşmıyorlar. Ama sorsanız CEO’ları var, PR’ları var, insan kaynakları var, medya-iletişimleri var. Oradaki insanları da defansif bir ruh haline mahkûm edip sadece tekziple uğraştırıyorlar. Ha bir de ağzından çıkan her kelimenin KHK hükmünde sayıldığı ve tüm bu kurumsal etiketleri hiçe sayan başkanları var.
Diğer tarafta da Eczacıbaşı ve onun gibi yapılar...
Declan Hill’in anlatmayı çok sevdiğim bir hikâyesi vardır. 19. yüzyılın sonunda İngiltere’nin en popüler sporu kürekmiş. Sonra iç çekişmeler, yolsuzluklar, bahis şikeleri derken bir avuç izleyiciye düşmüş kürek sporu. Hem de birkaç on yıl içinde.
Futbol yerini çok sağlam görüyor, ama tarihin zirvesinde falan değiliz. Bu maçı kim kazanacak, yakında göreceğiz. Kadınlar geliyor, Eczacıbaşı gibi yapılar yükseliyor. Basketbolu geçen haftalarda yazmıştım zaten.
Sevgili futbol! Koltuğun feci sallanıyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları