Başka bir okul mümkün

28 Ekim 2016 Cuma

38 yıl sonra Kırşehir’deki ilkokul öğretmenini arar Ali Koç. Kazım Öğretmenim ben Alider. Kısa bir duraksamadan sonra Kazım Öğretmen “Kuzum nasılsın, neler yapıyorsun” diye yanıt verir. Köy Enstitülü bir öğretmendir Kazım Hoca, hemen tanımıştır eski öğrencisini. Ali Koç’un “Beni ben yapan ilk taşları o döşedi” dediği öğretmenini aramasının nedeni kurduğu okulun açılışına davet etmek ve kurdeleyi onun kesmesini istemek içindir...
Ali Koç, (Koç Grubu’nun Ali Koç’u ile ilgisi sadece isim benzerliği) bir eğitimci. Ankara’dan Cizre’ye, Alanya’dan Batman’a kadar pek çok farklı coğrafyada öğretmenlik ve yöneticilik yapmış biri. Israrla “Başka bir eğitim mümkün,” deyip üstelik bunu yaşama geçirebilmiş. 93. yılını kutlamaya hazırlandığımız Cumhuriyet Bayramı öncesinde Ali Koç’u ve yeni kurduğu Fide Okulları’nı anlatmak istiyorum. Cumhuriyet temellerinden sarsılırken, terör, toplumsal şiddet, cehalet sarmalı tüm ülkeyi sarmışken küçük bir nefes alış mı dersiniz, dar kapıdan sızan küçük bir ışık mı dersiniz bilemem ama ilginizi çekeceğinden eminim. Biliyorsunuz eğitim bu ülkenin kanayan yarası. Yıllardır zaten var olan sorunlar AKP iktidarının icraatlerı ve eğitimi tamamen imam hatipleştirmesi ile farklı bir boyut kazandı. Türkiye, proje okullar, yap boz tahtasına dönen TEOG, yaşayamadığı çocukluğunu sınavlara kurban veren çocukların ülkesi haline dönüştü.
Ali Koç “Oysa Türkiye bugün tüm dünyanın imrenerek baktığı, Finlandiya’nın eğitim sistemine yabancı değildi ki” diyor ve Cumhuriyetin ilk dönemlerindeki eğitim deneyimleri ile örtüşen bu modeli, Türkiye’nin önünün açılmasında en önemli stratejik konu olarak gördüğünü vurguluyor. Yeni kurduğu Fide Okulları da zaten Finlandiya modelinden esinlenerek eğitim veriyor. “Bugün bizim Fide’de yapmaya çalıştığımızı benim dönemimde zaten Kazım Öğretmen ve onun gibi idealist öğretmenler yapıyordu” diyen Koç, bu modelin temelinde çocukların oyun hakkının elinden alınmadığı, bilgi odaklı/ akademik değil beceri odaklı bir eğitim felsefesinin yattığını belirtiyor ve temel eğitimlerini oyun ile alan öğrencilerin ileride daha başarılı olduklarının araştırmalarla da saptandığını söylüyor. İstanbul Maltepe’de eski bir tekstil fabrikasının okula dönüştürüldüğü Fide’de çocuklar bisiklet tamir etmeyi de öğreniyor, çivi çakmayı da, çadır kurup balık filesi dikmeyi de... Kuralların, yasakların olmadığı, çocuklara öz disiplinin aşılandığı bir sistem. Sınav yok, ev ödevi yok. Farklılıklara açık. Özel gereksinimli, engelli çocuklar da birlikte ders yapabiliyorlar. “Başarının sırrı iyi öğretmendir” anlayışından yola çıkarak öğretmen odaklı eğitimi benimsediklerini belirten Koç, İstanbul’da 2 okul daha açacaklarını, ayrıca İzmir ve Ankara’dan da yoğun talep geldiğini söylüyor.
Rezil bir eğitim sistemine sıkışıp kalan bu ülkede doğru bir alternatif eğitime talep her zaman var. İşin acısı şu ki; bu eğitimin taşları Cumhuriyet’in ilk yıllarında döşenmeye başlamıştı. Üstelik parasız, üstelik ülkenin her yerinde. Bundan vazgeçildi.
Finlandiya’nın destansı eğitim modelini anlatan Beyaz Zambaklar Ülkesi ilk kez Mustafa Kemal Atatürk zamanında Türkçeye çevrilmişti. Atatürk kitabı o kadar beğendi ki kitabın okulların, özellikle askeri okulların müfredatına dahil edilmesini emretti. Kitap o kadar çok ilgi gördü ki, Kuranıkerim’den sonra en çok okunan kitap haline geldi. Tüm yoksulluğa, elverişsiz doğa koşullarına rağmen, bir avuç aydının önderliğinde; askerlerden din adamlarına, öğretmenlere, doktorlardan iş insanlarına kadar, her meslekten insanın omuz omuza dayanışma sergileyerek, Finlandiya’yı, geri kalmışlıktan kurtarmak için nasıl büyük bir mücadele verdiklerini gözler önüne seren bu kitabı Cumhuriyet’in 93. yılında yeniden okumak ve okutmak zamanı...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları