Saray anayasası

31 Ekim 2016 Pazartesi

Toplum, OHAL altında yaşıyor; Güneydoğu,Musul-Suriye ve FETÖ olmak üzere üç cephede savaşıyor; 15 Temmuz sonrasında binlerce kamu çalışanı hukuk tanınmadan işinden kovuluyor, bunların 18’i intihar ediyor; insan haklarını ve barışı savunanlar, özgürlükçü bilim insanları, gazeteciler, yazar ve yorumcular hapsediliyor; belediyelere el konuluyor; okullar ilkelleştiriliyor ve sıkı durun bu ortamda yeni bir anayasa yapılıyor.

‘Kahir’
Başbakan yeni anayasa için hazırlandı diyor; ancak demokrasi açısından tam bir sorumsuz ve duyarsız bir tutumla onu kamuoyuna açıklamıyor.
Ancak anayasa konusunda MHP çok duyarlı ve MHP duyarlılığına AKP tarafından özel bir özen gösteriliyor. Tam bir yıl önce, 1 Kasım’da yapılan seçimlerde oyların yalnızca yüzde 11.9’unu alabilen; anayasa konusunda ne dediği belli olmayan bu partinin genel başkanı, Başbakan’ın deyimiyle, sözü üzerine söz söylenemeyen ölçüde ve ölçüsüz bir etkinlik kazanmış bulunuyor.
Buna karşılık geçen hafta sonu İstanbul’da yapılan Demokrasi İçin Birlik Buluşması örneğinde olduğu gibi, toplumun birçok kesiminden çığlık olarak yükselen özgürlük ve barış istemleri, anayasa siyasetinde hiç ama hiç yankı bulamıyor.
Bilinmemesine karşın bu ilkbaharda halkoylamasına götürüleceği açıklanan yeni anayasanın kahir bir ekseriyetle ya da ezici bir çoğunlukla onaylanacağına kesin gözüyle bakılabiliyor.
Anımsayın; 12 Eylül 1980 sonrasının anayasası da yüzde 91.4 gibi kahir bir oyçokluğuyla onaylanmış ve kahredici faşist dişlerini bu toplumun beynine ve bedenine sonuna kadar batırmıştı.
Anayasa yapılacağı sırada hukuk daha da dinselleşiyor; Cumhuriyet savcıları, FETÖ sanıklarının yapmış oldukları bağlılık yeminlerinin dinen geçerli olup olmadığını Diyanet’ten soruyor.
Saray’a yakın gözlemciler anayasada başkanlığın üniter olacağını öne sürüyor. Üniter, birlikçi demek.
Bu nasıl birlikçi anlayıştır ki ülkeyi kanlı bir iç çatışmaya ve giderek parçalanmaya götürebilecek bir tutumla, Diyarbakır Belediyesi’nin eşbaşkanlarını bir çırpıda gözaltına alıyor ve kışkırtıcı bir büyük yıkıma imza atıyor?

Unutulmasın!
Kuruluşunun 93. yılını kutladığımız 29 Ekim’de bile 15 Temmuz’u akıllarından çıkaramayanların yapacakları anayasada Cumhuriyet’in temel değerlerinin hemen hiçbirine yer vermeyecekleri neredeyse kesindir.
Yine anımsatılmalarında yarar var.
Ulusal kurtuluş ve bağımsızlık savaşının sonucu olan Cumhuriyetin temel değerleri, özetle, egemenliğin kaynağının ulus olduğu; ulusun kullardan değil, eşit ve özgür insanlardan oluştuğu; hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti; tüm basamaklarında bilimsel bilginin yol göstericiliğine dayalı eğitim ve toplumsal yapı; kuralları ve özellikle de kurumlarıyla etkin işleyen ve dürüstlüğün egemen olduğu bir kamu yönetimi; devletin değişik sermaye kesimlerine eşit uzaklıkta olması; devlet yönetiminin dinin etkisinden uzak tutulması; ekonomik gelişme ve bağımsızlık için sanayileşmeye öncelik verilmesi; harf devrimi ve Türkçe ile sanat ve kültürde üretkenliğe, yani, üreterek özgürleşmeye ayrı bir önem verilmesi; dış politikada yurtta ve dünyada barışı içerir. Bu değerlerin bütüncül bir çağdaşlaşma çabası olarak tam bir kararlılıkla ve eşzamanlı olarak uygulamaya konulmasıdır Cumhuriyet.
Bunlar temel hak ve özgürlüklerin; basın özgürlüğünün, üniversite özerkliğinin ve sendikal hakların genişlemesiyle çok partili parlamenter demokrasiyle tamamlanır.
Cumhuriyetin düşünce öncülerinden Şair Tevfik Fikret’in yaklaşık 110 yıl önce dediği gibi Elbet bir gün sabah olacak ve bu temel insanlık değerleri bu topraklarda yeniden yeşerecektir. Unutulmasın!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları