‘Tehlikenin Farkında mısınız?’

01 Kasım 2016 Salı

“Bu sıla hasreti artık bitsin istiyoruz. Bu ülke sana hasret…” sözlerini kim söyledi?
17-25 Aralık 2015 bir dönemeç oldu! Sonra ne oldu?
“Aldatıldık, çok safmışız! FETÖ’nün menzili (hedefi) bizimle aynı olduğu için yardım ettik. Ne istedilerse verdik. Rabbim ve milletim beni affetsin!” sözleri ile kim günah çıkarmak istedi? Sonra ne oldu?
15 Temmuz 2016 FETÖ intikam almaya kalktı. Yaklaşık 250 masum insan öldü. Ama koynunda yılan besleyen Sultan’ın ekmeğine yağ sürülmedi mi?

***

20 Temmuz Sabah: 17 bin 138 personel açığa alındı…
23 Temmuz Haber Türk: 1 haftada 70 bine yakın görevden uzaklaştırma…
10 Ağustos Cumhuriyet: Diyanet’te operasyon 3 bin 672 personel görevden uzaklaştırıldı…
12 Ağustos Milliyet: İçişleri Bakanı Efkan Ala açıkladı: “Tutuklu sayısı 16 bin 899…”
14 Ağustos Sözcü: Başbakan Binali Yıldırım açıkladı: “76 bin 597 kişi açıkta 4 bin 897 memur atıldı…”
25 Ağustos Milliyet: 2 bin 847 hâkim ve savcıya ihraç şoku…
31 Ağustos Sabah: 101 yayınevi, müzik ve film yapımcısına FETÖ işlemi…
5 Ekim Sözcü: 12 bin 801 polis görevinden alındı…
25 Ekim Milliyet: Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz: “28 bin öğretmen ihraç edildi…”
30 Ekim Milliyet: İki yeni KHK yayımlandı -10 bin 170 personele ihraç…
Peki, devletin istihbaratı, güvenliği de mi FETÖ’ye ne istediyse vermişti? Devletin istihbaratı ve güvenliği 15 Temmuz’da mı horlamadan uyandı?

***

9 Ekim gazeteler: Başbakan Yıldırım, İstanbul Tuzla’daki lojistik destek gemisinin denize indirilmesi töreninde “Türkiye, istikrarsızlık ortamında bir istikrar adasıdır!” dedi.
31 Ekim gazeteler: Başbakan Yıldırım “Başkanlık gelmezse Türkiye bölünür!” Hani istikrar adasıydı? Bu tehdit neden?

***

Önce İlhan Selçuk’u, Mustafa Balbay’ı, Erol Manisalı’yı tutukladılar, Selçuk’un ölümüne de neden olarak Cumhuriyet gazetesine ilk “darbeyi” vurdular.
Adını Mustafa Kemal Atatürk’ün koyduğu, Türkiye Cumhuriyeti ile yaşıt Cumhuriyet gazetesine ikinci “darbe” dün sabah geldi! 15 yönetici ve meslektaşımıza apar topar “gözaltına alma kararı” çıktı.
Emil Gustav Friedrich Martin Niemöller bir Alman ilahiyatçısı idi. Önceleri Nazi yanlısı idi. Sonraları gerçeği gördü ve şöyle konuştu:
“Naziler komünistler için geldiğinde sesimi çıkarmadım; çünkü komünist değildim. Sosyal demokratları içeri tıktıklarında sesimi çıkarmadım; çünkü sosyal demokrat değildim. Sonra sendikacılar için geldiler, bir şey söylemedim; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudiler için geldiler, sesimi çıkarmadım, çünkü Yahudi değildim. Benim için geldiklerinde, sesini çıkaracak kimse kalmamıştı!”
Gözaltına alınan her meslektaşımla aynı görüşte olmayabilirim. Fransız aydınlanma çağının yazarlarından, Voltaire olarak tanınan François Marie Arouet’ın söylediği aktarılan şu sözleri anımsayalım: “Yazdıklarınızdan nefret ediyorum ama yazmaya devam etmeniz için canımı veririm!”
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucularından İsmet İnönü ne demişti? “Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur.”
Tehlikenin farkında mısınız?
Bir Not: “Otomania” dizisine istemeyerek ara verdim. Devam edeceğim!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları