İki Sosyalist Dost

20 Nisan 2014 Pazar

Sevgili,
Niyazi Dalyancı telefonla haber verdi 15 Nisan Salı günü, Cağaloğlu’nda, Cumhuriyet’in eski binasının bulunduğu, yıllarca kaldırımlarını eskittiğim Türkocağı Caddesi’nin başındaki Gazeteciler Cemiyeti’nin üst katında dokuz yıl önce yitirdiğimiz Amele Erol’u (Özkök) anacağımızı...
Saat 17.00 gibi vardım Gazeteciler Cemiyeti’ne. Lokale çıkmadan önce, hukuk fakültesinde aynı sınıfta okuduğumuz Başkan Turgay Olcayto’ya uğradım. Merhaba demeden açıkladı:
- Alpay Kabacalı’yı yitirdik! Dondum kaldım!
Dokuz yıl önce yitirdiğimiz bir dostu, ademin var olmayan âleminden anılarımızın ve sevgimizin gücüyle çıkarıp yanımıza alma yanılsamasını yaşamaya gelmişken bir dostun daha aramızdan ayrıldığını öğreniyordum.
Alpay Kabacalı ve Erol Özkök’ün ortak noktaları sosyalist olmalarıydı.
Sosyalizm, bir siyasi öğreti olmanın ötesinde, bütüncül bir dünya görüşü, dolayısıyla bir yaşam ve davranış biçimidir.
Örneğin bir sosyalistin araba kullanışı bile başkadır, içtenlikle insana öncelik tanır.
Alpay Kabacalı da Amele Erol da dünya görüşlerini yaşamlarına yansıtmışlardı.

***

Alpay Kabacalı ile basın dünyasında ilk andan başlayarak yollarımız birçok kez kesişti.
Ya aynı yerlerde çalışıyorduk ya da onun çalıştığı dergileri, yaptığı araştırmaları okuyordum.
Alpay Kabacalı altmışa yakın eserin yaratıcısı, aralarında ANT ve Yeni Ortam da olmak üzere, birçok derginin editörü, TYS, Pen Yazarlar Derneği’nin yöneticisiydi.
Araştırmalarıyla, kişiliğiyle, dünya görüşü ile, seçildiği makamlar itibarıyla önemli bir adamdı da, sanki hep bundan tedirginmiş gibi, sessiz dururdu. Bir yere girdiğinde, bir köşeye sessizce ilişirdi. Ama gittikten sonra gölgesi daha bir süre orada kalırdı.
Bunun kadar sessiz, alçakgönüllü ve çalışkan adam görmedim. Cumhuriyet’te birlikte çalıştığımız zamanlarda hiç unutmuyorum, ne zaman çetrefil bir araştırma konusu olsa ve “bunu kim yapar?” sorusu sorulsa başta İlhan Selçuk olmak üzere hepimizin aklına aynı isim gelirdi: Alpay Kabacalı.
Dünyaya yazmak ve araştırmak için gelmişti adeta. Sanki söylencenin Tanrıları, ona sürekli araştırmak ve yazmak kaderini çizmişlerdi de ondan yazgısının gereğini yerine getirmek üzere acelesi var gibi davranırdı.
Böbürlenmez çalışırdı, konuşmaz araştırır, yazardı.
Emeği en yüce değer sayan dünya görüşünün sahibi Alpay Kabacalı, adeta kutsal emeğin insan cisminde somutlaşmış hali gibiydi.
Araştırmalarından biri “yazarın kazancı” olan Alpay Kabacalı yazarlıktan para olarak ne kazandı bilmem ama en büyük kazanç onun oldu: Bütün bir toplumun saygısı ve hayranlığı.

***

Tabii sosyalizmi savunanların hepsinin Alpay Kabacalı gibi olduğunu düşünmek yanlış.
Sosyalizmi savunduğunu ileri sürüp birinci tekil şahsın tutkulu limanından bir nebze öteye gidemeyenlere çok rastladım.
Oysa bir sosyalist, “ben”in bencil tutkusundan demir almış, çoktan “biz”in dayanışma sularına doğru açılmış kişidir.
Bir sosyalist gibi davranan, yaşayan Amele Erol işte böyle biriydi. “Ben”lerin sağır edici egoist gürültüsünden “biz”lerin diğerkâm seslerinin zor işitildiği bir toplumda, tok sesle bıkmadan, usanmadan “biz” diyen Amele Erol, toplumcu kampın, her kişisinin, her kurumunun başarısına, kazancına yürekten sevinir, onları paylaşırdı.
Görüşlerini savunmakta ödünsüz olan Erol için, kendisi değil, “bizim başarımız”dı önemli olan. Onun bu yanının yansıdığı konuşmalarından birine tanık olduğum unutulmaz bir sonbahar günü, Burgaz Ada’da Kalpazankaya’da kendisini dinlerken, gözlerimin dolmasına şaşırıp “niye duygulandın?” sorusunu şöyle geçiştirmiştim:
- Hiç canım, Burgazada’da aklıma hep Sait Faik gelir, duygulanırım.
Oysa o gün beni öylesine duygulandıran Amele Erol’un “biz”i idi.
Geçen salı “biz” de Erol’u andık. Hep de anacağız...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları