Ayşe Yıldırım

Bu saltanat, bu zulüm bitmesin diye...

10 Kasım 2016 Perşembe

Adıyaman Gerger’de imam hatip lisesinde 30 çocuk iki yıldır tacize uğruyordu. CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, olayı ortaya çıkarınca hâlâ gazetecilik yapabilen internet siteleri haberi duyurdular.

Ensar Vakfı rezaletinin ardından duyulabilen ikinci büyük taciz vakasıydı bu.
Beklenen oldu ve mahkeme kararıyla habere erişim engeli getirildi. Halkın duyması istenmiyordu.

AKP’lilere göre yasak “çocuklar zarar görmesin” diye konmuştu! İki yıl boyunca tacize uğrayan ama korunamayan çocukları kastediyor yani.

Barış Yarkadaş’ın konuşmasından öğreniyoruz ki Adıyaman’da 30 çocuğun tacize uğradığını yazan gazeteciye, CHP ilçe başkanına polis ve savcılık baskı yapıyordu.
Yarkadaş, önceki gün Meclis kürsüsünde elinde siyah bir kartonla konuşuyordu:
“Bugün Türkiye’de medyanın getirildiği durum budur. Tam da şunu yaşıyoruz arkadaşlar: Kapkara bir tablo. Adıyaman’da 30 çocuk tacize uğruyor. Biz bunu yazıyoruz ve hemen o siteler yayına kapatılıyor mahkeme kararıyla.
Biz bu sansürün neden yapıldığını biliyoruz. Özellikle, son dönemde muhalif gazetecilere yönelik operasyonların da bu tür haberlerin duyulmaması için yapıldığının da farkındayız.

Zaten Cumhuriyet gazetesine yönelik baskının sebebi de bu. İstiyorsunuz ki hiç kimse Türkiye’de olan biteni duymasın, hiç kimse Türkiye’de yaşanan rezaletlerden haberdar olmasın.”

Evet, istiyorlar ki Türkiye sadece kendi söyledikleri yalanları duysun.

İstiyorlar ki, eş genel başkanlarıyla birlikte 10 HDP milletvekilinin sadece ifadeye gitmedikleri için tutuklandıkları sanılsın. Polis ablukası altına alınan genel merkez binasına beş gün boyunca milletvekili olmayan MYK ve PM üyelerinin, il başkanlarının, sivil toplum ve sendika yöneticilerinin, gazetecilerin giremediğini kimse bilmesin.

Belediyesine kayyım atanan Şırnak’ta sokağa çıkma yasağının 8 aydır sürdüğü duyulmasın.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha dört gün önce “7 Haziran’da hatırlayın, 80 milletvekili yakaladılar. Tamam işte 80 milletvekili, bak hadi otur da parlamentoda işine bak. Yok... 80 milletvekilini aldıkları günün ertesinde Diyarbakır’da halkı sokağa davet ettiler ve 50 kişinin ölümüne neden oldular” sözlerinin doğru olmadığını kimse yazamasın.

50 kişinin yaşamını yitirdiği Kobane olaylarının 7 Haziran 2015 seçimlerinin “ertesi günü” değil, 2014 yılında yaşandığını kimse hatırlamasın.

15 Temmuz gecesi köprüde linç edilen askeri öğrencinin ailesinin adalet arayışını yazan olmasın.

Kiralık işçilikle iş güvencesinin ortadan kaldırıldığını kimse bilmesin.

KHK’lerle disiplin soruşturması bile yapılmadan binlerce öğretmenin, memurun işine son verildiğini, ailelerin açlıkla terbiye edilmeye çalışıldığını anlatan olmasın.
10 Ekim 2015’te IŞİD tarafından yapılan canlı bomba saldırısıyla 101 kişinin öldüğü katliamın davasında sanığın, “Polisler bana eline sağlık birkaç da çocuk ölmüş ama önemli değil deyip güldüler. Benimle selfie çektirdiler” sözlerini kimse yazmasın.
İstiyorlar ki, Türkiye’yi sadece kendi yalanlarıyla yönetsinler... Maliye Bakanı doların yükselmesi karşısında “Panik yok” desin, Adalet Bakanı, “Hapiste gazeteci yok. Basına baskı yok” desin.

Hedefleri de aynen Nâzım Hikmet’in “Ellerinize ve Yalana Dair”in son dizesinde söylediği gibi:

“Bu bezirgân saltanatı, bu zulüm bitmesin diyedir.”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Son bir soru ve veda 13 Eylül 2018
Siyasal yangın 30 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları