Özgür Mumcu

Uyan çoban uyan

17 Kasım 2016 Perşembe

Çoban meselesi tekrar açıldı. Erdoğan, bir hadisten hareketle “Çobanlığın felsefesini anlamayan insan yönetemez. Ben de bir çobanım. Hepiniz çobansınız, hepiniz güttüklerinizden mesulsünüz” dedi. İnsanlığın avcı-toplayıcılıktan tarım ve hayvancılığa geçtiği bütün kaderimizi belirleyen o dönemin simge mesleklerinden biri çobanlık. Peygamberlerin, kralların mesleği olması boşuna değil. Özellikle Hıristiyanlıkta çok kullanılan bir kavram. İsa, koyunları uğruna ölümü göze alan iyi bir çoban olarak betimlenirken mesela Protestan din adamlarının unvanı çobandır.
Semavi dinlerin saygın bir yere koyduğu çobanlık modern zamanlarda bazı aşağılamalara da maruz kaldı. En meşhur örneği çobanın oyuyla benim oyum bir mi olacak çıkışıydı. Hatırlarsınız, özellikle siyasal İslamcı kesim buna şiddetle karşı çıkmıştı. Oysa bu sözü sarf eden hanımefendinin ilham kaynağı belki de Erdoğan dahil siyasal İslamcı kadroların fikir cephanesini oluşturan Necip Fazıl Kısakürek’ti.
Necip Fazıl, şu günlerde emin adımlarla yürüdüğümüz Başyücelik rejimini anlattığı kitabında memleket yönetimindeki ölçüsünü şöyle açıklar:
“Bir İmam-ı Gazali ile bir keleş çoban arasındaki farkı daima aziz tutan ve tutacak olan ölçümüz.” Sonra da ekler: “Bir İmam-ı Gazali ile çobanı kemmiyet hesabıyla bir tutan bir rejim, onu ehramlara taş taşımaya mahkûm edici firavunlar rejimi derecesinde batıldır.”
Sayın Erdoğan’ın Necip Fazıl’ın fikirlerine karşı çıkmayacağını düşünürsek, çoban çıkışının arkasında yatanın çobanda cisim bulan toplumun madunlarına sahip çıkmak olmadığı anlaşılır. Bu sözlerin işaret ettiği çobanlığın “gütme” kısmıdır. Demek ki yöneten ve yönetilen arasında eşit bireylerin ilişkisi değil, bir üstünlük ve boyun eğme ilişkisi tasavvur edilmekte. Zaten Erdoğan’ın okumayı çok sevdiği bir şiirin “yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum” dizelerini barındırması da boşuna değil.
Kendisi yöneten olacak, yönetilenler de uysal koyun. Hakikaten mesleği çobanlık olanların ise Necip Fazıl’ın dediği üzere yöneticilerle eşit tutulması söz konusu dahi olmayacak.
1993 senesinde demokrasiyi araç olarak gördüğünü anlattığı röportajında Sayın Erdoğan şunu söylemişti: “Eğer halk totaliter bir rejimi istiyorsa buna saygı duymalıyız.”
Aynı röportajda başkanlık rejimini ABD emperyalizminin bir tavsiyesi olarak değerlendirmiş ve başkanlığa ancak “siyasette serbest piyasa” oluşursa başkanlığın düşünülebileceğini ifade etmişti. “Siyasette serbest piyasa” siyasal İslamın tek başına iktidara gelebileceği ortamın sağlanmasıydı. Bu sağlandı. Şimdiyse halk totaliter rejim isterse buna saygı duyulmasını talep eden biri olarak başkanlığı talep ediyor. Gerçek çobanları kendi iyilikleri için koyun gibi güdecek bir rejim.
İstanbul’un işgal edildiği gün Rauf Bey (Orbay) Padişah Vahdettin’i ziyarete gider. Kendisinden Meclis kararı olmadan herhangi bir uluslararası antlaşmayı imzalamamasını rica eder. Vahdettin sinirlenir, “Rauf Bey” der “Bir millet var koyun sürüsü... Buna bir çoban lazım. O da benim.”
Sonrasında Bülent Tanör’ün benzetmesiyle dağlarda yakılan çoban ateşleri gibi memleket sathına yayılan milli kongrelerle millet bir koyun sürüsü olmadığını hem Vahdettin’e hem de işgalcilere ispat etti.
Velhasıl bu çoban meselesi derin mesele.
Ne der türkü “Uyan çoban uyan, sürüde kurt var.” Sonra devam eder: Sanma ki dünyanın sultanı rahat/ Bazan dalgın gezer bazı perişan.”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları