Arzu Süzmen

Plastik hayatlar

20 Kasım 2016 Pazar

2016 Sonbahar sezonunun en önemli akımlarından biri "plastik modası" desem, şaşırır mısınız?

Sosyal medyaya, arkadaşlıklara, aşk ilişkilerine, zorla dayatılmaya çalışılan kanun önergelerine, toplumda yaşanan değişimlere bakınca, plastik kavramının hayatımıza sızmasına şaşırmamak gerek. Bence hiç şaşırmazsınız.

Her ne kadar "plastik" dendiği zaman özellikle yüksek modadan epey uzak bir kavram gibi çınlasa da, mecazi anlam olarak gayet bağlantılı olmasının dışında, bu sentetik materyal moda tasarımcıları tarafından giysi ve aksesuarlarda uzun yıllardır kullanılıyor. 

Geçmişten günümüze plastik modası

1930’lu yılların deneysel moda tasarımcısı Elsa Schiaparelli, gerçeküstü tasarımlarında ipek gibi kumaşların içine plastik katarak tasarımlar yapıyordu.

1934 yılına ait, plastik ve ipek kullanılarak tasarlanmış bir kemer, Elsa Schiaparelli

1938 yılına ait ipek, plastik ve metal kullanılarak tasarlanmış gece elbisesi, Elsa Schiaparelli

1930'lu yılların sonunda DuPont firması tarafından kullanılmaya başlanan "naylon", 1940'larda kadın çoraplarında pahalı ipek kumaşın yerini alarak, çorapla özdeşleşen kumaş haline geldi. 2. Dünya savaşı boyunca dayanıklılığı ve ucuzluğu ile orduda da sıkça kullanıldı.

1960'lar, "uzay çağı" modasının başlaması sebebiyle plastik kumaşın adeta göğe yükseldiği dönem oldu. Geleceğin modasını düşleyen tasarımcılar, farklı teknolojiler deneyerek yeni kumaşlar keşfettiler ve fütüristik modayı plastik üzerine kurdular. Paris'te moda tasarımcısı Paco Rabanne metal zincirlerden örülmüş elbisesi ile adeta devrim yaparken, dönemin ev hanımlarına elbiseyi evde örmenin teknikleri öğretiliyordu.

André Courrèges ve Pierre Cardin de plastik, kağıt, vinil, metal ve alışılmadık diğer materyallerden giysiler tasarlayarak 60'lı yılların yaratıcı ve deneysel modasına imzalarını attılar. 

Plastik hayat, oh ne rahat!  

Ne diyordu, 1997 yılında Aqua grubu tarafından seslendirilen ve hala kimi zaman, istemsizce dilimize takıldığını fark ettiğimiz “Barbie Girl” şarkısında: “Ben Barbie dünyasında yaşayan bir Barbie bebeğim, plastik bir hayat, ne kadar muhteşem!”

Şarkıdaki "plastiğe övgüye" katılıyor olsalar gerek; Narciso Rodriguez, DKNY, Isabel Marant, Chanel gibi markalar sonbahar koleksiyonlarında trençkotlardan elbiselere, pantolonlardan tuniklere kadar akrilik, vinil ve selofan gibi kumaşlara ve parlak bitişlere yer verdi. 

Sezonun en çok konuşulan defilelerinden birine imza atan New York merkezli sokak giyim markası Hood by Air, ağırlıklı olarak PVC kullanılan koleksiyonda yünlü, bol kabanları kauçuk pantolon ve botlarla kombinledi.

Monse ve Rosie Assoulin gibi markalar ise "çuval girse yakışır" sözünü doğrulamak istercesine siyah, plastik poşete girmiş hissini veren etekler tasarladı. 

Nasıl giyilir?

Bu sezon fazla efor harcamadan, punk, fetiş ya da fütüristik görünüme kaçmadan da plastik giysileri gündelik hayata adapte etmek mümkün. Kaygan, siyah bir pantolonu klasik bir ceketle, ya da Chanel defilesinde görüldüğü üzere parlak bir eteği klasik bir ceket ya da hırka ile kombinleyerek giymek, ofiste bile ters karşılanmayacak seçenekler.

Cesur bir görünüm isteyenler iki vinil parçayı kombinleyebilir, tek parça seçmek isteyenler ise parlak bir trençkot tercih edebilir. 

Sokak stilini takip edenler için Hood by Air'de görüldüğü gibi bol pantolonlar, kaba botlar ve bol montlar bir arada kullanılarak rahat ve farklı bir görünüm elde etmek mümkün. 

Andy Warhol'un; “Los Angeles ve Hollywood'u çok seviyorum. Çok güzeller. Herkes plastik ama ben plastiği seviyorum. Ben plastik olmak istiyorum" sözü, günümüzde moda dahil birçok alanda hiç olmadığı kadar çok takipçi bulmuş gibi görünüyor. 

2016 Sonbahar sezonunun en önemli akımlarından biri "plastik modası" desem şaşırır mısınız? Bence hiç şaşırmazsınız...

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları