Ömrümüzün son demi, son baharıdır artık!

21 Kasım 2016 Pazartesi

Stephen Hawking insanın yeryüzünde 1000 yıllık ömrünün kaldığını söyledi. Eğer uzaya gitmezse insan türü yok olacak diyor.

Bin yıl, sadece evrenin tarihinde değil, sadece dünyanın tarihinde de değil, insanın tarihinde dahi hiçbir şeydir. İnsanlık tarihinde bin yılı bir nokta saymak bile zor.

Demek ki antropolojik kayıtlara göre yaklaşık 2-2,5 milyon yıllık ömrümüzün son demindeyiz!..

Nasıl geldik buraya, nasıl hazırladık adeta bir lahzada bu sonu kendimize, şöyle bir hatırlayalım!..

***

2 ila 2,5 milyon yıl öncesinde Doğu Afrika savanlarında yaşayan bir maymun türü, çok sarsıcı bir devrimsel atılıma imza attı.

Canlı sınıflamasında “primat” denen maymunların iki ayağı üzerinde dik durabilen “hominid” cinsinden olan bu tür, elleriyle beyninin eşsiz etkileşiminden çıkan bir yetkinlikle parçası olduğu doğaya başkaldıran bir iş yaptı.

Bizim “Taş Devri” olarak bildiğimiz dönemin açılışını yapan bu iş, aslında doğa karşısında bir devrimdi.

 O yüzden buna Taş Devri demekten öte ve önce “Taş Devrimi” demek gerekir.

Taşı, kendisine yakın diğer bazı hominid türleri gibi hayatını sürdürürken sadece kullanan bu canlı, artık taşa kendi isteği doğrultusunda biçim verebilir olmuştu.

Alet kullanmaktan alet yapabilmeye “devrimsel” bir sıçrama gerçekleştirmiş bu canlıya o gün bugündür “insan” diyoruz.

“Taş Devrimi”, insan-öncesinden insana geçiştir. Doğaya tâbi olmaktan doğaya hâkim olmaya gidişte de ilk adımdır.

***

İkinci devrimsel adım, 10 bin yıl önce gerçekleşen “Tarım Devrimi”.

O da insanı İtalyan tarihçi Carlo M. Cipolla’nın deyişiyle mağara insanı olmaktan Mısır piramitlerini yapan insana çıkardı.

Yiyecek toplayan avcı-toplayıcı insanı yiyeceğini kendisi üreten çiftçi-çoban insana çıkardı.

“İlk aşk”ı taş olan insanı, toprağa âşık, sadık yâri toprak olan insana çıkardı.

***

Üçüncü devrimsel adım, çok değil, 2,5 asır önce, 1750’lerde gerçekleşen Endüstri Devrimi.

Onunla da mağaradan Mısır piramitlerini yapmaya sıçramış insan, şimdi Mars’ta yaşam var etmeye doludizgin koşma noktasına geldi.

Toprağa âşık insan, makineye âşık, tutkun, nihayet tutsak olma noktasına geldi.

Ve işte Hawking’in felaket öngörüsünde bir olasılık olarak kaydettiği “yapay zeka” tehdidine, “düşünen makineler” tarafından yok edilme noktasına geldi.

***

Bir bakıma alet yapabilme yeteneğimizin faturasıdır bunlar bize.

“Taş Devrimi”  ile başlayan “insanlaşma” süreci, muazzam getirileri olduğu kadar, dehşet götürüleri de olan bir süreç çünkü.

Çünkü bu sürece başından beri eşlik ve iştirak eden yıkıcı bir motivasyon var insanda.

“İktidar” bu…

***

İnsan, iktidarla malûl.

Doğa üzerinde de, canlılar üzerinde de, kendi türdaşları üzerinde de iktidar kurma arzu ve hırsıyla yanıp tutuşan bir varlık insan.

Taş Devri(mi) sonrasında doğanın kendisine yaşam alanı olarak sunduğu Doğu Afrika ile sınırlanmakla yetinmedi, tüm dünyaya yayıldı.

Tarım devrimi sonrasında ne orman, ne ırmak, ne dağ, tepe, ova bıraktı, her tarafı tarlaya-otlağa çevirdi.

Endüstri devrimi sonrasında daha da ileri gitti her tarafı betona, plastiğe, sentetiğe ve atığa boğdu.

***

Taş devrinde 5 milyondu nüfus. Tarım devrinde 500 milyona çıktı. Endüstri devrinde şimdi 7,5 milyar.

Tarıma geçilmeseydi, avcı-toplayıcı yaşam içinde taş çatlasa 10 milyon olacaktı insan nüfusu. 

Şimdi 10 milyara doğru yelken açmış gidiyor.

Denilebilir ki insan, bir “kanser hücresi” gibi, parçası olduğu organizmanın (doğanın) her yerine yayılarak onun sonunu getirirken kendi sonunu da hazırlıyor.

O yüzden Hawking bu gezegende hepi topu 1000 yılımız kaldığını söylüyor. Uzaya gidip yaşayacak yeni bir gezegen bulmaktan başka çare yok diyor.

***

Alet yapabilen canlının, iktidar arzusuyla hep daha fazlasını istemesinin, doğa karşısında diğer tüm canlılarda var olan “tevazu”u kaybetmesinin bedeli bu: Dünyada 1000 yıllık ömrümüzün kalmış olması.

Ve eminim bunu dillendirmek dahi herkesi rahatsız ediyor. Ben bu yazının da çok fazla okunup beğenilip paylaşılacağını sanmıyorum.

Politikacı olsam kaybederdim. Hawking de iyi ki politikacı değil!..

Politikacı, böylesi bir felaket ikliminde bile emlak zengini Trump gibi iklim değişimine, küresel ısınmaya inanmadığını söylemeli insanlığa!..

Emlak nimettir, beton bereket, nükleer de ibadet demeli.

Hafriyat ya Resulâllah demeli!..

İnşaat ya Resulâllah demeli!..

Nükleer ya Resulâllah demeli!..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları