Cinsel istismarda şeriat arayışı mı?

22 Kasım 2016 Salı

ABD’nin Irak işgali, tezkere sürecinde sadece Antikapitalist Müslümanlar değil, radikal İslami akımlardan da önemli gruplar, barış hareketi içinde, cephe oluşturulmasında yer almışlar, etkin protesto eylemlerine de birlikte katılmışlardı. Irak tezkeresinin reddinde katkısı olan işbirliğinin ürünü, liberal demokrat hareketin barış eylemlerinde simge isimlerinden Şanar Yurdatapan ile dindarlığı önde tutanlardan Abdurrahman Dilipak’ın kol kola pek çok gündemli eylemlerini anımsayacaksınız..
Üçlü katıldığımız bir televizyon yayınında, ikilinin savaş karşıtı, Irak işgali odaklı barış cephesi oluşturmanın ilersinde, insan haklarının bütünü içinde tam bir uyum içinde kardeş oldukları iddialarını abartılı bulmuş, insan hakları, hukuk devleti demokrasinin savunulması çerçevesinde kamuoyunu yanıltabilecek içeriğinden kaygılandığım için de, canlı yayında, ikisinden birden açıklama istemiştim. “İnsan haklarının bütünü içinde, ortak mücadelede artık tam bir uyum içinde olduğunuzu açıklıyorsunuz. Ama az önce ayrı ayrı insan hakları, hukuk devleti anlayışınızı açıklarken biriniz ‘evrensel insan hakları’ diğeriniz ‘şeriat hukuku’ tanımı yaptınız. Kuşkusuz barış cephesi oluşturmada pek çok payda, ortak cephe alanı yaratılabilir. Ama evrensel insan hakları, hukuk devleti ilkeleri ile şeriat hukuk yorumları arasında uyumsuzluğun söz konusu olduğu alanlar ne olacak. Hele de İslam cephesinde birbirinin zıddı, düşmanca farklı şeriat yorumları söz konusu iken..” sorgulamamın üzerine, Yurdatapan evrensel hukuk, insan hakları ilkelerine bağlılıktan, Dilipak ise şeriat hukukunun tartışılamayacağından söz etmişlerdi..

***

Evrensel değerlerle hukuk bilgeliğinde donanımlarını sorgulayamayacağımız hukukçuların, örneğin sevgiyle anmak istediğim Prof. Bülent Tanör’ün birkaç cümleyle özetlenebilecek öğretisiyle, “İnanç özgürlüğü tartışılamaz, sorgulanamaz insan hakları kapsamındadır. İnançla, en karşısında olduklarınızla dahi dalga geçme özgürlüğümüz yoktur. İnananın inançları çerçevesindeki yaşam tarzını özel yaşam alanı içinde tutması koşulu ile.” İnanç özgürlüğü, inancına göre yaşam tarzı seçilmesi, örgütlenmeleri, buna göre hukuk düzenlerinin oluşturulması insan hakları, hukuk devleti düzeni, laiklik, demokratik rejimle bağdaşmaz. İslam dünyasında farklı şeriat yorumları ile kurulmuş devletlerin tümü için, hukuk devleti, demokratik düzen, laikliğin geçerli olamamasının nedenleri ortada. Üstelik tek sorun diktatoryal yönetim biçimleri olan şeriat yorumlarının inanç alanından, Kuran’dan sapmaları ile de sınırlı değil. Şeriat yorumları çelişkileri, mezhepler çatışmalarının çok ötesinde, tek tek bireylerin hakları, yaşamları da söz konusu olmak üzere, kamusal alanda evrensel insan haklarının ağır gaspları gündemde..
Bir de laikliğin sulandırılmış yorumlarından kaynaklanan sorunlar var.. Kamunun özel koruma güvencesi altında olmaları gereken çocukların haklarından örneklerle girersek.. Evrensel hukuk, laik rejim, demokrasilerde, kutsal aile bağları, geleneklerin de, hele de inançla açıklanan yorumlarla, çocuk haklarını ortadan kaldırma hakkı, yetkisinden söz edilemez.. Elbette her anne, baba, çocuğun üzerinde hakkı, emeği olan büyüklerinin kendi inanç, değerlerinin doğrultusunda çocuklara yol gösterme hakları sorgulanamaz. Ancak yine kabaca çocuğun sadece cinsel tacize uğramasında değil, her tür hakkı üzerinde büyüklerinin gasp etme hakları yoktur.
Bilim çocuğun gelişim yaşını 18 olarak ortaya koymuşken, inanç, gelenek, görenek adına 12 yaş altında çocuklar için bile yaygın olan taciz içeriğinde evlilikler, tacizcisiyle evlendirilmenin önünü açan yollar bulunup uygulanamaz.. “Taciz etmemiş ki, evlendirilmiş..” gerekçe yapılıp yasa düzenlenemez. İslam hukukunun, “cinsel ilişkinin kurulabildiği erken yaş hallerini evliliğe uygun sayma iddialarına” sığınılamaz.. “Medeni kanun 17 yaşı, aile rızasıyla 16 yaşı kabul ediyor. Ama aile suç olduğunu bilmeden imam nikâhı ile, düğün dernekle evlendirmiş..” AKP korosu savunması, şeriat hukuku özlemli deformasyonun ta kendisi. Sırada Suriye’den göçle fiilen katlanan, çokeşlilik mağdurları mı var?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bugün 23 Nisan... 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları