Hikmet Çetinkaya

Başın öne eğilmesin...

24 Kasım 2016 Perşembe

Gerçekten biz hangi çağda yaşıyoruz?
Kaç gündür bu soruyu soruyorum kendi kendime ve ne yazık ki yanıt veremiyorum...
Cinsel istismarı gerçekleştiren kişinin mağdurla evlendirilmesi halinde cezasını bir başka deyişle tecavüzü, cinsel istismarı devlet eliyle olağanlaştıran bir düzenlemeye tanık oluyoruz.
Adana Barosu Başkanı Veli Küçük’ün çarpıcı sözlerini okurken bir gerçekle yüz yüze kaldığımı düşündüm.
Biz hangi çağda yaşıyoruz?
Küçüğün rızası yetmezmiş gibi şimdi de “töre” sözü çıktı...
Çocuk gelinleri, “töre” adı verilen o kadın cinayetlerini çok yazdım. Şeyhlerin kız çocukları için ailelerine “katli vaciptir” dediklerini çok duydum.
Biz evrensel hukuka, çocuk haklarının temel ilkelerine uymakla yükümlü uluslararası sözleşmelere bağlı değil miyiz?
AKP’li altı milletvekilinin hazırladığı, “çocuklara yönelik cinsel istismara örtülü af” getirdiği savunulan düzenlemeye karşı Türkiye’nin değişik pek çok kentinden tepki yağdı. Anayasaya ve kamu vicdanına aykırı bu düzenlemenin geri çekilmesi istendi.
Aydın Barosu Çocuk Hakları Koordinatörü Asiye Yalçın şöyle dedi:
“Kamuoyunu etkilemek adına önergenin tecavüzleri değil, rızaya dayalı ilişkileri kapsadığını ifade etmek samimiyetsizliktir...
Evet, aynen öyle!
Eğer bu teklif kabul edilirse, vergi affı, bedelli askerlik gibi birkaç yılda geçici maddelerle çocuk yaştaki kızlarımızın evlendirilmesine meşruiyet sağlanacaktır. Bu nedenle önergenin geri çekilmesi gerekir.”

***

Kasım ayının hüznü var içimde...
Kentin üzerini örten yağmursuz gri bulut. Göğün imbiğinden süzülüp çevreye yağan karamsarlık.
Hayata nasıl bakıyorum, bugün niçin daha yoğun duygular içindeyim, hüzünlüyüm.
Töre cinayetleri, küçüğün rızası, verilen önergenin asla tecavüzcüleri kapsamayacağı savı, yapılan açıklamalar.
Kadına şiddet, çocuk gelinler, tecavüzler...
Kasım soğuğunda balkonun penceresini açıp bakıyorum. Yapraklarından arınmış erik ağacına dokunmak istiyorum ama beş metre uzakta.
Bir gizemi yakalamak istiyorum ama yakalayamıyorum.
Acaba Silivri’de yatan arkadaşlarım bu saatte ne yapıyorlar?
Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Güray Öz, Hakan Kara, Turhan Günay, Musa Kart, Önder Çelik, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör...
Onların içeride olmaları yüreğimi acıtıyor...
Ayırdına varamadığım bu duygu yoğunluğunda, kar yüklü gergin dallar gibi hissediyorum kendimi.
Küçüğün rızasıymış, yok töreymiş!
Çiğdem Toker gibi basıyorum çığlığı:
“Düşün kız çocuklarının yakasından...”
Kız çocuğuna tecavüzü “küçüğün rızası” diye savunmak ne demektir açık açık söyleyin.
80 yaşındaki adam 14 yaşındaki kızla imam nikâhı yaptırarak evlendirilirken siz bunun “kızın rızası” diye üstünü örteceksiniz.
Yıllara dayanan o fiil böylece tecavüz olmaktan çıkıyor, demek...
Yoksul ailelerin kız çocuklarıdır onlar...
Başlık parasıyla satılan kurbanlıklardır.
Yıllar önce Batman’da kadın intiharlarını anımsatmak isterim bir başka yazımda...

***

Sonunda kadınlar kazandı...
AKP, kamuoyunda büyük tepki çeken “çocuklara cinsel istismarda bulunanları kurtaracak” önergesini geri çekti.
Kasım hüznü dağılmadı, kentin üstüne çöken yağmur bulutu değil sıkıntı veren... Gelecekten duyulan endişe, karamsarlık toplumu kuşatmış.
Bahçedeki erik ağacına bakarken İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay’ın Almanya’dan Türkiye’ye dönerken Cumhuriyet çalışanlarına attığı mesajı anımsıyorum.
Atalay, dönüş öncesi şöyle diyor:
“Cumhuriyet gibi köklü bir geçmişe, onurlu duruşa ve haklı bir saygınlığa sahip bir gazetenin, başkanvekili ve İcra Kurulu Başkanı üzerinden ‘kaçaklık’, ‘firar’, ‘suçlu’ gibi olumsuz iftiralara maruz kalmasına neden olmamak.
Kaçma şüphesiyle tutuklanan dokuz arkadaşımızın aleyhinde olacak şekilde ‘bakın işte bazıları nasıl kaçtıysa, serbest kalırsa bunlar da kaçabilir’ şeklinde bir mazereti kullanabilmelerini engellemektir.”
Davetli olarak gittiği Almanya’dan dönüp İstanbul’a geldi. Gözaltına alınıp savcılığa götürüldü. İfadesi alındı ve tutuklandı.
Cumhuriyetle yaşıt Cumhuriyet’in başını hiçbir zaman öne eğdirmedik çalışanlar olarak...
Hepinizi kucaklıyor, alnınızdan öpüyorum.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları