Hikmet Çetinkaya

Özgürlüğe kapı açmak...

26 Kasım 2016 Cumartesi

Havada yağmur sıkıntısı var. Kentin üzerine yine gri bulut düştü... Bir karamsarlık var içimde... Duygularım dalgalı bir deniz gibi...
Fırat Kalkanı operasyonunda, hain saldırıda dört şehidimiz beş yaralı askerimiz var. TSK, bu saldırıyı Suriye’nin yaptığına işaret etti. Dolar tarihi bir rekor daha kırdı. Bunlar yetmezmiş gibi Avrupa Parlamentosu “müzakereler dondurulsun” dedi.
Hükümet, AP’nin “müzakereler dondurulsun” kararını pek önemsemiyor, Başbakan Binali Yıldırım “Zaten aramız sıkı fıkı değildi” deyip noktayı koyuyor. Bakanlar ise “bizim için yok hükmünde bir karar” açıklaması yapıyor.
AP’nin almış olduğu bu kararı doğru bulmuyorum. Türkiye’nin içinde bulunduğu bu ortam karşısında, demokrasi mücadelesine katkı sağlayacak bir karar değil.
Kimileri farklı düşünüyor AP’nin verdiği karara.
Özetle denilen şu:
“AP’nin bu karar aracılığıyla Türkiye’ye basın özgürlüğü, demokrasi, milletvekillerinin tutuklanması konusunda bir mesaj verdiğini anlıyoruz.”
Peki, Türkiye bu mesajı alıp demokratik adımlar mı atacak?
Türkiye zaten alınan kararı “yok hükmünde saydı”, aynı gün 43 yıllık siyasetçi Ahmet Türk Mardin’de tutuklandı.
CHP’li Deniz Baykal Mardin’e gitti, Türk’ün eşi Mülkiye Türk’ü ziyaret etti.
Ahmet Türk, 12 Eylül’den sonra gözaltına alındı, aradan 36 yıl geçti, yine aynısı başına geldi.
Hayatı Meclis ve zindanlarda geçen sakin, ağırbaşlı bir siyasetçiydi; ülkesini seven, içten bir kişiliğe sahipti.
Ahmet Türk gibi siyasetçiler giderek azalıyor benim ülkemde. Onların yerini alan kabalık ve çirkinlik, inceliği, güzelliği yaşamın her kesitinde ne yazık ki boğuyor...

***

Sıkıntılı bir günün ortasında yakın tarihin sayfalarında hayata ilişkin görüşleri içeren notlarıma bakıyorum.
Toplum için, egemenliğin tek buyurganın eline geçmesinin anlamını kavrayabilmek, hayata o pencereden bakıp olup bitenleri izlemek o denli zor muydu?
Topun icadı, zamanına göre boyutları kavranamayacak kadar büyük bir bilimsel teknolojik atılımdır, desem bir yanılgıya mı düşerim?
Top, derebeylerin şatolarını yıktı, kale duvarlarını yerle bir etti, merkezi krallıklar kuruldu; hem de ne “müstebit” krallar çıktı ortaya.
Top, gücün tek buyurganın eline geçmesine yaramıyor muydu?
Başlangıçta evet!
Uzun sürede hayır!
Merkezi krallıklarda pazarın derebeylik sınırlarını aşması, ticaretin ülke çapında boyutlanmasını İlhan Selçuk yıllar önce “Yeni Dünya Düzeni” yazısında anlatırken şöyle diyordu:
“Tüm bunlar burjuva sınıfının palazlanmasına neden oldu. ‘Tanrısal düzen bozulmaz, kral öldü, yaşasın kral’ diyenler düş kırıklığına uğradı. Bir açıdan Fransız devriminin kökenindeki silah toptur, yıkılan her duvardan özgürlüğe kapı açılır. Bilim teknikte her adım, bir yeni ufkun müjdesi sayılmalıdır.”
Bugün Ortadoğu’da kan gövdeyi götürüyor...
Bu kan gölünden çıkarı olan küresel güçler o bataklığa, yangına Türkiye’yi soktu.
Kendi çıkarlarından başka bir düşündükleri yok.
NATO üyesi Türkiye’nin bu zor günlerde AP ülkelerinin böyle bir karar vermelerini içime sindiremiyorum. Çünkü daha çok demokrasiye, temel hak ve özgürlüklere gereksinimimiz var bizim.

***

Nobel Ödülü kazanan ilk Müslüman bilim insanı Prof. Abdülselam’ın ünlü sözü çarpıcıdır:
“Uyanık olsaydık, ‘bilimsiz teknoloji’ sloganını bize satan kişilerin uğursuz amellerini fark edebilirdik.”
Bugün Ortadoğu’da Müslümanlar Müslümanı boğazlıyor.
Kapitalizm bu yüzden Tanrısal bir düzen değildir, incelikli olmak bir anlamda duyarlı olmakla eşanlamlıdır.
Yazımı noktalarken, Silivri’de yatan Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Güray Öz, Hakan Kara, Turhan Günay, Musa Kart, Önder Çelik, Bülent Utku ve Mustafa Kemal Güngör’ün bir an önce özgürlüklerine kavuşmalarını diliyor, alınlarından öpüyorum...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları